Vergi alacağı için güvence önlemleri nelerdir?
Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun vergi icra hukuku ilkeleri çerçevesinde cebren tahsil konusu kamu alacağının ileride herhangi bir şekilde tahsilinin imkânsızlaşması tehlikesine karşı hazinenin gelecekteki durumunu sağlamlaştırmak üzere bir kısım güvence önlemleri getirmiştir. Şimdi bu önlemleri inceleyelim.
Teminat
Kamu alacağının tehlikeye düşmesi söz konusu ise bu alacağın tarh ve tahakkuku beklenmeksizin borçludan vergi inceleme elemanlarınca ilk hesaplara göre belirtilen miktar üzerinden teminat istenebilir. Vergi ziyaı cezası (Vergi Usul Kanunu md 344) kesilmesini gerektiren hâller ile kaçakçılık fiillerine (Vergi Usul Kanunu md 359) temas eden bir kamu alacağının salınması için gerekli muamelelere başlanmış olduğu takdirde, vergi incelemesine yetkili memurlarca yapılan ilk hesaplara göre belirtilen miktar üzerinden tahsil dairelerince teminat istenir (Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun md 9). Türkiye’de yerleşim yeri (ikametgâhı) bulunmayan kamu borçlusunun durumu, kamu alacağının tahsilinin tehlikede olduğunu gösteriyorsa, tahsil dairesi kendisinden teminat isteyebilir.
Teminat, kaçakçılık fiillerinin tespiti, vergi ziyaı cezasının kesilme işlemlerine başlanılması hâllerinde istenir. Yükümlünün Türkiye’de yerleşim yerinin olmaması yanında hareketlerinin vergi alacağının tehlikede olduğunu göstermesi hâllerinde idarenin takdiri ile istenebilir.
Teminat istenilmesini gerektiren hâllerden ilkinde, teminat istenilmesi zorunluyken ikincisinde ise teminat istenilmesi ilgilinin vereceği karara bağlıdır.
Teminat olarak şunlar gösterilebilir;
- Para,
- Bankalar ve özel finans kurumları tarafından verilen süresiz teminat mektupları,
- Hazine Müsteşarlığı’nca çıkarılan devlet iç borçlanma senetleri veya bu senetler yerine düzenlenen belgeler,
- Hükümetçe belli edilecek milli esham (hisse senetleri) ve tahviller (borç senetleri) (bu hisse senedi ve tahviller, teminatın kabul edilmesine en yakın borsa cetvelleri üzerinden %15 noksanıyla değerlendirilir),
- İlgililer veya ilgililer lehine üçüncü kişiler tarafından gösterilen ve alacaklı kamu idarelerince haciz varakalarına (haciz belgesi) dayanılarak haczedilen menkul ve gayrimenkul mallardır (Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun md 10).
Yukarıdaki şekilde teminat sağlayamayanlar, muteber bir kişiyi müteselsil kefil ve müşterek müteselsil borçlu gösterebilir. Bu kişiyi kabul edip etmemekte alacaklı tahsil dairesi serbesttir (Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun md 11).
Kefalet, borç sözleşmelerinin özel türlerinden biridir. Bu sözleşme ile kefil, borçlunun borcuna karşılık olarak alacaklıya borcu ödeyeceğini taahhüt etmektedir.
Kamu borçlarında kefalet, borçlunun teminat gösterememesi veya gösterdiği teminatın kabul edilmemesi hâlinde, üçüncü bir şahsın vergi borcunu ödeyeceği hususunda güvence vermesidir (Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun md 11).
Vergi icra hukukunda taşıdığı önem ise vergi borçlusunun teminat gösterememesi hâlinde kamu alacağını güvence altına almasıdır. Böylece, yukarıda sayılan teminat olarak kabul edilen mal varlığı olmayan vergi borçluları, şahsi kefil göstermek suretiyle diğer güvence önlemlerinin alınmasına engel olabilir.
Şahsi kefil göstermeyi gerektiren neden iki tanedir:
- Vergi borçlusunun teminat göstermesini gerektiren nedenlerden birinin olması,
- Vergi borçlusunun teminat gösterememesi veya gösterdiği teminatın kabul edilmemesidir.
Şahsi kefilin kabulünün şartları şunlardır:
- Şahsi kefilin toplumda itibarlı kişi olması gerekir,
- Ekonomik gücü ve mali durumunun kefil olmaya elverişli olması gerekir.
Kefil gösterme işlemi şöyle gerçekleşir. Tahsil dairesi tarafından kabul edileceği belirtilen kefil ile borçlu arasında noter huzurunda kefalet sözleşmesi düzenlenir. Sözleşmede, tarafların kimlik bilgileri ve ne kadar vergi borcu için kefil olunduğu belirtilir. Taraflar ve noter tarafından imzalanır. Bu sözleşme ile tahsil dairesine müracaat edilir. Kabul edilmesi hâlinde, güvence önlemi olarak kefil gösterilmiş olur. Böylece vergi alacağı güvence altına alınmış olur.
Teminat isteme işlemine karşı onbeş gün içerisinde vergi mahkemesinde dava açılabilir.
Rüçhan Hakkı
“Rüçhan hakkı” adı verilen haciz ve iflasta kamu alacaklısına alacağın tahsili bakımından bir ayrıcalık tanınmasıdır (Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun md 21). Bu maddeye göre üçüncü kişilerin haciz koydurduğu bir mal paraya çevrilmeden önce kamu alacaklısı da takibe geçtiği takdirde hacze iştirak edebilmektedir. Oysa ilk haczi koyduran tahsil dairesi olsaydı özel alacaklıların hacze iştiraki söz konusu olmayacaktı. Çünkü hacizde asıl olan alacağını önce takip eden kişinin alacağının tatmin edilmesidir. Satış bedeli özel alacaklı ile hazine arasında garameten paylaştırılır. Garameten paylaştırma, borçlunun paraya çevrilen varlıklarının, belli sıradaki alacaklılara yetmemesi durumunda, alacaklıların alacağı oranında tatmin edilmesidir. Garameten paylaştırma, borçlunun varlıklarının tüm alacaklıları tatmin edemediği hâllerde önem arz eder. Bunu bir örnekle açıklayalım. Borçlu Bay A’ nın Bay B’ ye 200, Bay C ye 100 vergi dairesine de 100 TL borcu bulunmaktadır. Malvarlıklarının satışı sonrası elde edilen para 200 TL dir. Toplam borç 400 TL olduğuna göre, 200/400 = 1/2. Her alacaklı alacağının 1/2 sini almak suretiyle garameten paylaşmış olacaktır.
Garameten paylaştırma, borçlunun paraya çevrilen varlıklarının, belli sıradaki alacaklılara yetmemesi durumunda, alacaklıların alacağının toplam alacaklar içerisindeki payı oranında tatmin edilmesidir.
Rehinli alacaklıların hakları mahfuzdur. Gümrük resmi, bina ve arazi vergisi gibi eşya ve gayri- menkulün aynından doğan amme alacakları o eşya ve gayrimenkul bedelinden tahsilinde rehinli alacaklardan sonra gelir (Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun md 21/2). 7101 sayılı kanun ile yapılan değişiklikten sonra malın aynından doğan vergilerin rehinli alacaklara karşı önceliği sona ermiştir.
Borçlunun iflası, mirasın reddi ve terekenin resmi tasfiyeye tabi tutulması hâllerinde kamu alacakları imtiyazlı alacak olarak İcra ve İflas Kanunu’ nun 206’ncı maddesinin 3’üncü sırasında, bu sıranın önceliği olan alacaklar da dâhil olmak üzere tüm imtiyazlı alacaklar ile birlikte işleme tabi tutulur (Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında
Kanun md 21/3). Vergi borçlusunun iflas yoluyla takibinde, kamu alacağının kayda değer bir rüçhan hakkından bahsetmek mümkün değildir.
İhtiyatî Haciz
Kamu alacağının tahsilinin tehlikede bulunduğu hâllerde başvurulacak yollardan biri de ihtiyatî hacizdir. Şu hâllerde ihtiyati haciz yoluna başvurulur (Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun md 13).
İhtiyati haciz, kanunda sayılan nedenlerin meydana gelmesi hâlinde vergi dairesi başkanı veya mahallin en büyük memurunun kararı ile borçlunun haczedilebilen malları üzerine tasarruf hakkının sınırlandırılması
- Borçludan teminat istenilmesini gerektiren hâller varsa,
- Borçlunun ikametgâhı bilinmiyorsa borçlu kaçmışsa ya da kaçması, mallarını kaçırması ve hileli yollara sapma olasılığı varsa,
- Belli sürelerde teminat veya kefil göstermemiş ya da gösterdiği kefil kabul edilmemişse,
- Mal bildiriminde bulunmamış veya eksik bildirimde bulunmuşsa,
- Borçlu hakkında para cezasını gerektiren fiili dolayısıyla kamu davası açılmışsa,
- İptali istenen işlem ve tasarruf konusu malları elden çıkarmışsa, elden çıkaranın da diğer malları hakkında uygulanmak üzere elden çıkarma işlemlerinin iptalini gerektirecek şartlar varsa ihtiyati haciz yoluna gidilir.
Hiçbir süreyle sınırlı olmaksızın, alacaklı kamu idaresinin Gelir İdaresi Başkanlığı teşkilatı kurulmuş ise vergi dairesi başkanı, henüz kurulmamışsa mahalli en büyük memurunun kararıyla, haczin ne surette yapılacağına dair hükümlere göre hacze gidilir. Borçlunun sonradan teminat göstermesi durumunda ihtiyatî haciz, haczi koyan mercii tarafından kaldırılır (Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun md 16). İhtiyatî haciz işlemine karşı onbeş gün içinde vergi mahkemesinde dava açılarak ihtiyatî haciz nedenlerine itiraz edilebilmektedir (Amme Alacaklarının Tahsil Usulü
Hakkında Kanun md 15; Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun md 6/b).
İhtiyatî Tahakkuk
Henüz tahakkuk etmemiş yani ileride tahakkuk edecek olan bir vergi alacağının önceden tahsil güvenliğini sağlamak için yapılan tahakkuk işlemine ihtiyati tahakkuk adı verilir.
İhtiyati tahakkuk, ileride tahakkuk edebilecek vergi borcunun tahsilini güvence altına almak üzere defterdarın veya vergi dairesi başkanının takdiriyle verginin tahakkuk ettirilmesidir.
İhtiyatî tahakkuk, kamu alacakları içerisinde sadece vergi ve benzeri mali yükümlülükler için öngörülen bir güvence önlemidir. Tahakkuk kavramı da vergilere özgü bir kavramdır.
İleride tahakkuk edebilecek vergi borcunun tahsilini güvence altına almak üzere defterdarın veya vergi dairesi başkanının kararıyla uygulanan bu önlem için gerekli olan şartlar yasada belirtilmektedir. Buna göre;
- Teminat istenmesini gerektiren durumların bulunması,
- Borçlunun belli bir ikametgâhının olmaması, iii. Borçlunun kaçması, kaçma, mallarını kaçırma ya da hileli yollara sapma ihtimalinin bulunması,
- Borçlunun belli süre içinde mal bildiriminde bulunmaması ya da eksik bildirimde bulunması,
- Borçlunun kamu alacağının tahsiline engel olmaya veya tahsilini zorlaştırmaya yönelik eylemlerde bulunması (Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun md 110) nedeniyle tatbikata girişilmişse,
- Borçlunun işletmesinin muvazaalı olduğu ve gerçekte başkasına ait olduğu hakkında deliller elde edilmesi hâlinde vergi dairesi müdürünce defterdardan ihtiyatî tahakkuk uygulaması istenebilmektedir (Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun md 17).
İhtiyati tahakkuk uygulaması da takdiridir. Bu işlemin önemli pratik sonucu, ihtiyatî tahakkuk konusu vergi miktarının derhal tahakkuk ettirilmesidir. Her ne kadar bu vergi, vade gelmeden ödenmez ise de buna dayanılarak ihtiyatî haciz uygulamasına gidilmekte (Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun md 18/1-3) daha sonra o vergi borcu bakımından ortaya çıkan duruma göre ihtiyatî tahakkuk işlemi düzeltilmektedir (Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun md 19).
İhtiyatî tahakkuk üzerine ihtiyatî haciz tatbik olunanlar, ihtiyati tahakkuk sebeplerine ve miktarına 15’inci madde gereğince onbeş gün içerisinde vergi mahkemesinde dava açılabilir (Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun md 20).
Hükümsüz Sayılan İşlemler
Kamu borçlusunun gerçekleştirdiği bir kısım temlik işlemleriyle borç taahhütlerinin, adli yargıda açılacak davalar ile hükümsüz saydırılması suretiyle kamu alacağının tahsilinin sağlanmasına yönelik düzenlemelere hükümsüz sayılan işlemler adı verilmektedir (Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun md 24- 31). Buna göre; zaman aşımı süresi içinde kalmak şartıyla
- Kamu borçlusunun yaptığı bağışlar,
- İvazsız tasarruflar,
- Belli yakınlıktaki kimselere temlik edilip (mülkiyetine geçirilip) de bağışlama sayılan tasarruflar,
- Kamu alacağının tahsilini imkânsız kılmak için yapılan işlemler,
Hükümsüz sayılan işlemler, kamu borçlusunun gerçekleştirdiği bir kısım temlik işlemleriyle borç taahhütlerinin, adli yargıda açılacak davalar ile hükümsüz saydırılması suretiyle kamu alacağının tahsilinin sağlanmasına yönelik düzenlemeleredir.
Hükümsüz sayılarak iptal ettirilebilmektedir. Böylece kamu alacaklısı, borçlunun mal varlığında sayılan, iptale ilişkin işlemlere konu değerler üzerinden alacağını tahsil etme imkânına kavuşmaktadır. Görüldüğü gibi bu gruptaki güvence önlemleri esas itibariyle borçlunun “mal kaçırmak” üzere giriştiği işlemlerin iptaline yöneliktir.
Karşılıksız bağışların iptali, kesinleşmiş vergi alacağı ödenmemesine rağmen ödeme tarihinden itibaren iki yıl içindeki bağışlarla ödeme tarihinden sonraki bağışları kapsar.
Tasarruf doğrudan bağış olmasa bile borçlunun eşine, üçüncü derece dâhil kan hısımlarına ve ikinci derece dâhil kayın hısımlarına değerinin çok altında mal satılması da bağış gibi değerlendirilir.
Vergi borçlusunun vergi borcunu ödememesine ve mal bildiriminde bulunmamasına rağmen, vade tarihinden önceki iki yıl ve vade tarihinden sonraki bazı tasarrufları da iptal ettirilebilir. Bunlar, mevcut borcu için rehin gösterilmesi, üçüncü kişilere olan borcunu alışılmış yöntemlerin dışında ödenmesi hâlleridir.
İptal davası tahsil dairesi tarafından vergi borçlusu ile ilişkide bulunan kişiler ile mirasçılarına ve kötü niyetli üçüncü kişilere karşı açılabilir.
İptal davası, tasarrufun gerçekleştiği tarihten itibaren beş yıllık zamançaşımı süresi içerisinde açılabilir.
Diğer Önlemler
Diğer önlemler olarak 6183 sayılı yasanın çeşitli maddelerine serpiştirilmiş olan koruma önlemlerine değinilecektir. Kamu alacağını kesmek zorunda olanların sorumluluğunu hükme bağlamaktadır. Buna göre vergi kaynakta kesmek zorunda olanlar, verginin kesilmesi ve muhtasar beyanname ile vergi dairesine yatırılmasında sorumludur. Bu görevin aksatılması hâlinde, kesilmesi gereken vergi, vergi sorumlusu olan kaynakta kesmek zorunda olan kişiden zor alım araçları kullanılmak suretiyle tahsil edilebilecektir (Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun md 22).
Vergi borcunu sona erdiren nedenler arasında yer alan takas uygulaması da kamu alacağına tahsil bakımından bir güvence getirmektedir. Buna göre takas otomatik olarak işleyen bir müessese değildir. Takasın işlerlik kazanabilmesi vergi dairesinin kabul şartına bağlıdır.
Kamu alacaklarını ayırmadan herhangi bir ödeme yapan tasfiye memurlarına yüklenen müteselsil sorumluluk da aynı koruma amacına yöneliktir. Tasfiye memurları tasfiye kârı üzerinden hesaplanan kurumlar vergisi ile tahakkuk etmiş diğer vergiler için karşılık ayırmadan tasfiye kârını ortaklara dağıtması hâlinde, ödenmeyen vergi borcu tasfiye memurlarından haciz yoluna başvurularak alınabilecektir.
Diğer bazı koruma önlemleri ise şunlardır. Kamu alacağının, borçlunun sermayesi paylara bölünmemiş şirketlerdeki paylarından tahsil edilebilmesi için bu şirketin feshi istenebilir (Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun md 34). Limited şirketlerde ortakların şirketin kamu borçlarından koydukları sermaye miktarında değil, sermaye payları oranında sorumlu tutulmaktadır (Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun md 35). Ödenmeyen kamu borçlarından kanuni temsilciler kendi malvarlıklarıyla sorumlu sayılmaktadır. Tüzel kişilerde birleşme, devir, bölünme ve şekil değiştirme durumlarında topluca ardıllık (külli halefiyet) statüsünün kabulü (Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun md 36) kamu alacağının tahsilinin güvence altına alınması amacıyla getirilmiş çeşitli önlemlerdir.