Ticari İşlerde Teselsül Karinesi (Müteselsil Borçluluk Kuralı) Nedir?
TTK m.7/1 uyarınca, “İki veya daha fazla kişi, içlerinden yalnız biri veya hepsi için ticari niteliği haiz bir iş dolayısıyla, diğer bir kimseye karşı birlikte borç altına girerse kanunda veya sözleşmede aksi öngörülmemişse müteselsilen sorumlu olurlar”. Hükümden de anlaşıldığı üzere, taraflar bu kuralın aksini kararlaştırabilirler. Adi borçlarda ise bu durum tam tersidir. Çünkü TBK m.162’de düzenlendiği üzere, birden çok borçludan her biri, alacaklıya karşı borcun tamamından sorumlu olmayı kabul ettiğini bildirirse, borçlular arasında müteselsil borçluluk ilişkisi doğar. Böyle bir bildirim yoksa müteselsil borçluluk ancak kanunda öngörülen hâllerde oluşur.
Ticari borçlarda ise taraflar aksini kararlaştırmamışlarsa müteselsil sorumluluk vardır. Bu hükmün amacı, kredi düzeninin ve ticari hayatta güvenin korunmasıdır.
TTK m.7/2 uyarınca, ticari borçlara kefalet hâlinde hem asıl borçlu ile kefil, hem de kefiller arasındaki ilişkilerde de birinci fıkra (müteselsil sorumluluk kuralı) geçerlidir. Örneğin: A, B ve C adlı kişiler bankadan birlikte kredi almamış, sadece A kredi istemiş ve iki arkadaşını kefil olarak getirmiş ise, asıl borçlu A olmasına rağmen, B ve C müteselsil sorumlu olduğundan, banka istediği kişiden talepte bulunup alacağını isteyebilir, kefillere gidebilmek için önce asıl borçluya başvurma zorunluluğu yoktur.
Şimdi bu durumun adi işte nasıl bir fark yaratacağına bakarsak bu olasılıkta alacaklı, doğrudan doğruya kefillere kural olarak gidemeyecektir; önce asıl borçluya, daha sonra kefillere gitmek zorundadır. Aksi takdirde kefil, “peşin dava defi” veya “tartışma defi” denilen bir defi ileri sürme hakkına sahiptir (TBK m.585).
TTK m.7/1’e, aslında ikinci fıkrada yer alması gereken, eTK’da bulunmayan ve kefillerin temerrüt faizinden sorumluluklarının başlangıcı yönünden hakkaniyet gereği olan bir cümle eklenmiştir: “Ancak, kefil ve kefillere, taahhüt veya ödemenin yapılmadığı veya yerine getirilmediği ihbar edilmeden temerrüt faizi yürütülemez”.
TTK.m.7/2 hükmüne, tüketici kefillerinin korunması yönünden istisna getiren düzenlemelerden birisi TKHK’nın 4/6 ıncı maddesinde yer almaktadır. Bu düzenlemeye göre, “Tüketici işlemlerinde, tüketicinin edimlerine karşılık olarak alınan şahsi teminatlar, her ne isim altında olursa olsun adi kefalet sayılır”. Benzer bir hüküm, banka kartı veya kredi kartı hamillerinin kefili yönünde BKKK’nın 24 üncü maddesinde mevcuttur.