Ticari Defterlerin Delil Niteliği Hakkında Önemli Bilgiler
TTK, defterlerin delil olma şartlarına dair hüküm içermemekte; sadece, ticari uyuşmazlıklarda mahkemenin resen veya taraflardan birinin talebi üzerine, defterlerin ibrazına karar verebileceğini öngörmektedir. Kanun tasarısının gerekçesinde, ticari defterlerle ispat usulüne son verildiği ve defterlerin artık, 83 üncü madde kapsamında takdiri delil olarak kullanılabileceği belirtilmiştir (Bkz.Gerekçe, paragraf 110). Buna karşılık, ticari defterlerin delil olabilmesi ve bunun için gerekli şartlar, 1 Ekim 2011 tarihinde yürürlüğe giren HMK’nın 222nci maddesinde hükme bağlanmıştır.
HMK m.222’nin gerekçesine paralel biçimde açıklamalar yapan, usul hukuku öğretisinde bazı yazarlar, senetle ispat zorunluluğunun uygulandığı hukukumuzda, defterle ispatın bu katılığı yumuşattığını ve geniş uygulama alanı bulduğunu belirterek senetle ispata dair usul hükümleri muhafaza edilirken, defterle ispat hükümlerinin kaldırılmasının önemli bir boşluk yaratacağını ifade etmekte ve defterlerle ispatın HMK’da muhafaza edilmesini yerinde bulmaktadır.
Eski TK’da ticari defterlerin sahipleri lehine ve aleyhine delil olabilmesi ayrı ayrı düzenlenmişti. HMK m.222’nin 2, 3, 4 ve 5 inci fıkralarına bakıldığında, her iki yönde delil olmaya dair düzenleme yapıldığı görülmektedir. Bu iki olasılık, tamamen farklı koşullara bağlı tutulduğu için ayrı ayrı incelenmelidir.
Sahibi Aleyhine Delil Olma
- Bir davada ispat yükü kendisine düşen tarafın, iddiasını ispatlamak üzere, diğer tarafın (tacirin) defterlerine dayanması mümkündür. Karşı tarafın (tacirin) defterlerine dayanan tarafın tacir olması zorunlu değildir.
- Bir kişinin (örneğin A’nın) iddiasını, yalnızca karşı tarafın (tacir T’nin) defterleri ile ispatlamak istediğini açıklamasından sonra, mahkemenin tacire, defterlerini ibraz etmesi için süre tanıması gerekir. Bu süre içerisinde, T defterlerini ibrazdan kaçınırsa A iddiasını ispat etmiş sayılır ve mahkeme, davayı onun lehine karara bağlar (HMK m.222/5). Tacirin defter tutmamış olması veya tuttuğu defterlerin zayi edilmiş olmasına rağmen TTK m.82/7 uyarınca zayi belgesi almamış bulunması, ibrazdan kaçınmaya eş değer sonuç yaratır.
- Karşı taraf defterlerini ibraz ederse defterlerin incelenmesinden sonra değişik olasılıklar ortaya çıkabilir:
- İbraz edilen ve usulüne uygun tutulmuş bulunan defterlerde, ileri sürülen iddia hakkında hiçbir kayıt yer almayabilir. Bu durumda A, kanıtını hasrettiği için başka deliller de gösteremeyeceğinden, iddiasını ispatla- yamamış sayılır. Mahkeme A’nın aleyhine karar verir. Fakat ibraz edilen defterler kanuna uygun tutulmamış ise, bu durumda A’ya, iddiasını başka delillerle kanıtlama olanağı tanınması adil olur. Yoksa sırf iddiasını karşı tarafın defterine dayandırdığı için bu olanağın ona tanınmaması, defterlerin kanuna aykırı tutulmuş olmasını gözardı etmek anlamına gelir ki bu sonucun doğru ve adil olmayacağı açıktır.
- T tarafından ibraz edilen defterlerde, usulüne uygun tutulmuş olsun olmasın, sadece T aleyhine kayıtlar varsa, bu kayıtlar sahibi aleyhine kesin delil sayılır. Nitekim lafzen, defterlerin kanuna aykırı tutulduğu tüm halleri kapsamamasına rağmen, HMK m. 222/4, açılış ve kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği defter kayıtları birbirini doğrulmayan defterlerin, sadece sahipleri aleyhine kanıt oluşturacağını düzenlemek suretiyle bu olasılığa işaret etmiştir. Bununla birlikte T’nin, defterlerindeki kendisi aleyhine olan kayıtların aksini bir başka kesin delille ispat edebilme olanağı mevcuttur.
- İbraz edilen defterlerde, sahibinin (T’nin) hem lehine hem aleyhine kayıtlar var ise, örneğin T’nin A’dan borç aldığı ve bir süre sonra da bu borcun ödenmiş olduğu yazılı ise, defterlerin kanuna uygun tutulmuş olup olmamasına göre bakılacaktır: Kanuna uygun tutulmuşlarsa defter kayıtları bir bütün kabul edilir (HMK m.222/3, son cümle); yani örnekteki borcun T tarafından ödendiği sonucuna varılır. Bu durumda A başka delil gösteremeyeceği için, dava T lehine karara bağlanır. Fakat defterler kanuna uygun tutulmamış ise, defterlerdeki sahibi lehine olanlar değil, yalnızca sahibi aleyhine olan kayıtlar dikkate alınır; T, bu kayıtların aksini başkaca kesin delillerle ispatlama olanağına sahiptir.
Sahibi Lehine Delil Olma
Bir kimsenin kendi düzenlediği belgelere dayanarak iddiasını ispat etmesi, ilk bakışta mantığa ve usul hukuku ilkelerine aykırıdır. Bununla birlikte HMK, ağırlaştırılmış birtakım koşulların birlikte gerçekleşmesi halinde bu olanağı tanımıştır. Bu koşullar şöyle sıralanabilir:
- Her iki taraf da tacir (veya defter tutma yükümlüsü) olmalıdır. Gerçi, HMK m.222/1, “ticari davalarda” ticari defterlerin ibrazına karar verilmesinden ve HMK m.222/2’de de, defterlerin “ticari davalarda” delil kabul edilmesinden söz edilmiştir. Ne var ki, ticari davaları düzenleyen TTK m.4 ve diğer özel hükümler uyarınca, her ticari davanın taraflarının tacir olması gerekmediğine ve ayrıca, iddia ve savunmada eşitlik ilkesine göre, HMK m.222/3’teki, “diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki…” ibaresine itibar edilerek tarafların tacir veya en azından defter tutma yükümlüsü olması şartı aranmalıdır.
- Uyuşmazlık her iki tarafın da defterlerine kaydetmesi gereken ticari bir iş ile ilgili olmalıdır (HMK m.222/3).
- Tutulması gereken tüm defterler, usulüne uygun tutulmuş olmalı, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış bulunmalıdır (HMK m.222/2, TTK m.64,88). Kanımızca tüm defterlerden kasıt, uyuşmazlıkla ilgili olarak kayıt içerecek tüm defterlerdir. Aksi takdirde, bir alacak davasında, alacakla hiçbir ilgisi olmayan bir defterin, özellikle artık ticari defter sayılan pay defteri ve karar defteri gibi defterlerin tutulmamış olması, defterlerin eksik olduğu ve sahibi lehine delil sayılamayacağı gibi bir sonuca yol açar ki bu sonuç, mantık ve adaletle bağdaşmaz.
- Tacirin defterlerindeki kayıtlar birbirlerini teyit etmeli, aralarında çelişki olmamalıdır (HMK m.222/2).
- Defterlere dayanılarak ispatlanmak istenen iddia, karşı tarafça çürütüleme- miş olmalıdır (HMK m.222/3).
Karşı tarafça ibraz edilen defter kayıtları, davacı iddiasını destekler nitelikte ise, davacı taraf iddiasını ispatlamış sayılır. Karşı tarafça ibraz edilen ve HMK m.222/2’deki şartları taşıyan defter kayıtları, bu konuda hiçbir kayıt içermiyorsa ya da varolan kayıtlar davacı taraf iddiasını destekler nitelikte değil ise, iddia defterlerle ispat edilememiş sayılır; bu durumda başka delillerden yararlanılması gerekir (HMK m.222/3).
Karşı taraf defterlerini ibraz etmez veya hiç ya da usulünce defter tutmamış olursa; kanuna uygun tutulmuş ve birbirini destekler nitelikte kayıtlara sahip defterleri ile iddiasını ispatlamak isteyen davacı tarafın defterleri, kendi lehine delil sayılır. Bu durumda karşı taraf, başka kesin delillerden yararlanarak defter kayıtlarının sahibi lehine delil oluşturmasını engelleyebilir.