Tacir Olmanın Sonuçları Nelerdir?
Tacir olmanın beraberinde getirdiği sonuçların bir kısmı hak, bir kısmı ise yükümlülük niteliğindedir. Bu sonuçların birçoğu TTK m.18-23’de, diğerleri ise TTK’nın başka maddelerinde veya başka kanunlarda yer almıştır. Bunları saymak ve bir kısmını da açıklamak gerekirse :
(İİK m.43), ticaret siciline kaydolma (TTK m. 40/1),ticaret ve gerekirse sanayi odalarına kaydolma (5174 Sayılı Kanun), ticaret unvanı seçme ve kullanma zorunluluğu (TTK m.18, m.39 vd.), ticari iş karinesine tabi olma (TTK m.19/1), ticari örf ve adetlere tabi olma (TTK m.2/3),ticari defterler tutma (TTK m.18/1 ile m.64 vd.) sayılabilir.
İflâsa Tabi Olma
İİK md. 43 uyarınca iflâsa tabi kişiler dört grupta incelenir:
Tacirler adi veya ticari her türlü borçlarından dolayı iflasa tabidirler. İflâs borçlu aleyhine yapılan külli bir takip yoludur. Takibin külli olması ile müflisin tüm malvarlığının bir masa oluşturması ve ondan, belirli bir sıra ile tüm alacaklıların yararlanması ifade edilir. Oysa cüzi takip (haciz), yalnızca takip konusu alacağa yetecek ölçüde malvarlığı unsurlarının haczine yol açmakta ve kural olarak, yalnızca borçlunun mallarına haciz koyduran alacaklıya hizmet etmektedir.
Tacir sayılan kişiler aynen tacirler gibi iflasa tabidir.
Tacir hükümlerine tabi olan kişiler de iflas ettirilebilir. Örneğin tacir gibi sorumlu olanlar (TTK m. 12/3).
Tacir olmadıkları halde, özel hükümler gereğince iflas yaptırımına tabi tutulanlar da vardır. Örneğin:
Ticareti terk eden tacir sıfatını kaybeder. Ancak bir yıl süreyle iflâsı istenebilir (İİK m. 44).
Kollektif ve komandit (TTK m. 238/2, 240, 317) şirket ortakları hakkında, sırf o şirketin borçlarından dolayı iflâs yoluyla takip yapılabilir.
Bir bankanın yöneticilerinin ve denetçilerinin Bankacılık Kanunu’na aykırı karar ve işlemleriyle banka hakkında madde 71 hükümlerinin uygulanmasına yol açtıklarının saptanması halinde, bankaya verdikleri zararla sınırlı olarak bunların kişisel sorumlulukları yoluna gidilerek Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun talebi üzerine doğrudan kişisel iflâslarına mahkemece karar verilir (BankK m. 110). Benzer bir hüküm, sermaye piyasası kurumlarının yöneticileri ile yüzde ondan fazla paya sahip ortakları bakımından SerPK m.98’de mevcuttur.
Basiretli Bir İş Adamı Gibi Davranma
Tacirler, ticari faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmekle yükümlüdürler (TTK m.18/2). Burada, tacirin kendi işlerinde gösteregeldiği özen (sübjektif ölçüt) değil, objektif ölçüt uygulanmakta olup, aynı koşullar altında bulunan normal bir tacir nasıl davranacak idiyse, o davranış ölçüt alınmaktadır. Buna iki örnek verilebilir:
Nakliyatçı tacir, eşyanın sağlam bir şekilde taşınması için gereken özeni göstermezse örneğin, çadır veya branda temin etmeksizin yola çıkar, kış aylarında taşıdığı ev eşyasının üstünü çadırla kapatmaz ve eşya zarar görür ise basiretli davranmış olmaz.
Kaymakamın ricası üzerine köy tüzel kişiliğine ait banka hesabındaki paradan, hesap üzerinde tasarruf yetkisi olmayan birisine ödeme yapan bankanın davranışı da basiretli değildir (TD. T. 21.2.1969, E. 3630, K. 888).
Ücret ve Faiz İsteme Hakkı
TTK m. 20’ye göre tacir, yaptığı iş ve gördüğü hizmetler için ücret, yaptığı masraflar için avans ve faiz istemeye yetkilidir. Hükmün mantığı, ticaret hayatında her şeyin bir bedeli olması ve hiçbir şeyin kural olarak karşılıksız yapılmamasıdır. Yargıtay, bir davada, banka bir ticari işletme olduğundan, ücretsiz veya karşılıksız teminat mektubu vermesinin düşünülemeyeceği sonucuna varmıştır (11. HD. T.1.6.1989, E.6283, K.3313, ERİŞ).
Ücret ve Cezai Şartın Azaltılmasını İsteyememe
TBK’nın bazı hükümleri (m.121/2, m.182/3 ve m.525), borçlunun, sözleşmede kararlaştırılan bir ücret veya cezai şartın indirimini talep etme hakkını düzenlemiştir. TTK m.22 ise bu hakkı tacirden esirgemiştir. Çünkü tacir basiretli olmak zorundadır ve onun için özel bir koruma gereksizdir. Fakat Yargıtay bu kurala istisna tanımış ve kararlaştırılan ücret ve cezai şartın ekonomik açıdan tacirin mahvolmasına yol açacak nitelik taşıması durumunda TBK m.26-27 (eTBK m.19-20) gereğince ahlak ve adaba aykırılık çerçevesinde davranılması gerektiğine karar vermiştir.
Fatura Düzenleme
TTK m.21/1’ e göre, ticari işletmesi gereği mal satan, üreten veya karşı tarafın işini gören veya menfaat sağlayan tacir, talep üzerine (karş.VUK m.232) fatura düzenleyip vermek ve şayet bedel ödenmiş ise bunu faturada belirtmek zorundadırlar. Fatura, taraflar arasındaki sözleşmenin ifası aşamasına ilişkin bir belgedir. Buna karşılık proforma fatura, sözleşmenin kurulma aşamasında ve daha çok bilgi verme veya icaba davet gibi amaçlarla kullanılmaktadır.
Fatura ve Teyit Mektubuna İtiraz Etme
TTK m.21/2 uyarınca, faturayı “alan kimse”, aldığı tarihten itibaren 8 gün içerisinde bir itirazda bulunmaz ise, fatura içeriğini kabul etmiş sayılır. Hüküm, faturayı alan kişinin de tacir olmasından söz etmediği için, alan kişinin tacir sıfatına sahip olması gerekip gerekmediği öğretide, eTK m.23/2’deki aynı hüküm nedeniyle tartışılmıştır.
Bu düzenleme, yalnızca faturanın içeriği ile ilgili bir karine getirmekte olup aksini iddia eden ispatla yükümlüdür. Taraflar arasında bir sözleşme yok ya da geçersiz ise, itiraz edilmemesi, fatura içeriğinin kabulü sonucunu doğurmaz. Ayrıca, faturaya itiraz edilmemesi, sözleşme ilişkisinin mevcut olduğu ya da faturadaki malın teslim veya işin ifa edildiği anlamlarına gelmez. İtiraz, herhangi bir geçerlilik şekline ve TTK m.18/3’teki şekillere bağlı değildir fakat ispat kolaylığı açısından şekle dikkat edilmesinde büyük yarar vardır.
TTK m.21/3, teyit mektubu açısından da yukarıdakine benzer bir hüküm sevketmiştir. Önce kısaca teyit mektubuna değinirsek, sözlü olarak veya telefonla veya telgrafla yapılan bir sözleşmenin veya yöneltilen bir beyanın içeriğini doğrulamak üzere karşı tarafa gönderilen yazılı belgeye teyit mektubu denir. İşte böyle bir yazıyı alan kişi, 8 gün içerisinde bir itirazda bulunmaz ise, yazının, daha önce yapılan görüşmeye veya sözleşmeye uygun olduğunu kabul etmiş sayılmaktadır. Teyit mektubu, sözleşmenin kuruluş aşamasına ilişkin bir belgedir.