Sözleşme Özgürlüğü İlkesi Nedir?
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 646. maddesinde yer alan “Bu Kanun, 22.11.2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (MK) Beşinci Kitabı olup, onun tamamlayıcısıdır” hükmünde ifade edildiği üzere, Borçlar Hukuku, Medeni Hukukun bünyesinde yer alan bir hukuk disiplinidir. Bu yönüyle Borçlar Hukuku, Medeni Hukukun borç ve borç ilişkilerini düzenleyen bölümüdür.
Borçlar Hukukunun ana kaynağı 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’dur. Türk Borçlar Kanunu, genel hükümlere ilişkin birinci kısmında tüm borç ilişkileri için uygulanacak temel esasları (çeşitli borç ilişkilerinin doğumu, hükümleri, sona ermesi vb.) düzenlemekte; “Özel Borç İlişkileri” başlığını taşıyan ikinci kısmında ise çeşitli sözleşme ilişkilerine (örnek olarak belirtilirse, satım, bağışlama, kira, eser, vekalet) ve özellik taşıyan bazı hukuki ilişkilere (örnek olarak vekaletsiz iş görme, havale) ilişkin hükümler yer almaktadır.
Öte yandan, Türk Medeni Kanunu’nun çeşitli hükümlerinin de borç ilişkileri hakkında uygulanacağını belirtmek gerekir. Türk Medeni Kanunu’nun kişilerin hak ve fiil ehliyetine ilişkin hükümleri böyledir. Öte yandan, Türk Borçlar Hukuku hükümlerinin de Türk Medeni Kanunu’nun 5. maddesinde yer alan “Bu Kanun ve Borçlar Kanunun genel nitelikli hükümleri, uygun düştüğü ölçüde tüm özel hukuk ilişkilerine uygulanır” hükmündeki yollama sebebiyle, hakkında özel düzenleme bulunmayan medeni hukuk ilişkilerine, niteliğine uygun düştüğü ölçüde uygulanması mümkündür.
Sözleşme özgürlüğü ilkesi, irade özerkliği ilkesinin görünüm şekillerinden biridir. Dolayısıyla kişiler, kural olarak diledikleri hukuki sonuçları gerçekleştirecek sözleşmeleri serbestçe yapabilirler. Nitekim, TBK 26’da yer alan “Taraflar, bir sözleşmenin içeriğini kanunda öngörülen sınırlar içinde özgürce belirleyebilirler” hükmü uyarınca, sözleşme özgürlüğü ancak kanunla sınırlanabilir.
Sözleşme özgürlüğü ilkesinin çeşitli görünümleri söz konusudur: İlk olarak, sözleşme özgürlüğü, sözleşme yapıp yapmama özgürlüğünü ifade eder. Şu hâlde, kural olarak, kimse iradesi dışında sözleşme ilişkisine girmek zorunda değildir. Yukarıda belirtildiği gibi, ancak kanun tarafından öngörüldüğünde ya da iradi olarak sözleşme yapma yükümlülüğü altına girildiğinde sözleşme yapma zorunluluğundan söz edilir.
İkinci olarak, sözleşme özgürlüğü, kanunun çizdiği sınırlar içinde sözleşmenin içeriğini belirleme özgürlüğü olarak ortaya çıkar (TBK 26). Keza sözleşme özgürlüğünün içeriğinde, kanun tarafından sözleşmenin geçerliliği için şekil öngörülmedikçe sözleşmenin şeklini belirleyebilme özgürlüğü de yer almaktadır.
İrade özerkliği ilkesi, medeni hukukun temelini teşkil eden kişi özgürlüğünün, borçlar hukukunun temelini oluşturan sözleşme özgürlüğünün, miras hukuku alanında hâkim olan ölüme bağlı tasarruf yapma özgürlüğünün ve eşya hukuku alanında geçerli olan mülkiyet özgürlüğünün ortak düşünsel temelini oluşturur.
Sözleşme özgürlüğüne kanunla getirilen sınırlamalara örnek olarak, sözleşmenin içeriğini belirleme özgürlüğünün sınırını teşkil eden TBK 27/I gösterilebilir. TBK 27/ I’e göre, “Kanunun emredici hükümlerine, ahlâka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkânsız olan sözleşmeler kesin olarak hükümsüzdür”.
Kanundan doğan sözleşme yapma zorunluluğuna örnek olarak 4646 sayılı Doğal Gaz Piyasası Kanunu, 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ve 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanunun ilgili maddeleri gösterilebilir. Sözleşmelerin şeklini belirleyebilme özgürlüğü TBK 12/I’de hüküm altına alınmıştır. “Sözleşmelerin geçerliliği, kanunda aksi öngörülmedikçe, hiçbir şekle bağlı değildir”