Soruşturma Evresi Nasıl Başlar?

Suç işlendiği izlenimini veren bir hâl öğrenilir öğrenilmez, soruşturmanın başlatılması gerekir (CMK m.160). Cumhuriyet savcısı ihbar veya başka yolla bir suçun işlendiği izleni­mini edinirse kamu davası açıp açmama konusunda karar verebilmek amacıyla hemen ko­nuyu araştırmak zorundadır (CMK m.160). Cumhuriyet savcısı, doğrudan doğruya veya emrindeki adli kolluk görevlileri aracılığı ile her türlü araştırmayı yapabilir (CMK m.161). Yasada, “suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenme”den söz edilmektedir. İzlenim, bir suçun işlendiği konusunda duyulan şüpheyi ifade etmektedir. Soruşturma evresi failin suç teşkil eden bir hareketi yapıp yapmadığı konusundaki “şüphe” ile başlamaktadır. Ya­nılma payının derecesine göre şüphe; basit, yeterli, makul veya kuvvetli olur. Soruşturmayı başlatan şüphe basittir. Muhakemenin değişik aşamalarında değişik işlemlere göre şüphe­nin derecesi de değişmektedir. Örneğin bu evrede koruma tedbirleri açısından genellikle kuvvetli şüphe, iddianame düzenlenebilmesi için yeterli şüphe aranmaktadır. Bu nedenle soruşturma evresinde suç işlediğinden şüphelenilen kişiden yani “şüpheli”den söz edilir.

Şüphe somut olaylara dayanmalıdır. Somut olaylara dayanmayan ve sadece bir tah­minden ibaret bulunan ya da akla ve mantığa aykırı olan iddialarda, şüpheden söz edi­lemez. Cumhuriyet savcısı, suç işlendiği izlenimini veren bir hâl bulunup bulunmadığını takdir eder ve suç işlendiğini gösteren basit şüphe üzerine soruşturma evresini başlatır ve bu evrede şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına alır. Bu evre Cumhuriyet savcısının gözetimi ve denetimi altında olan bir evredir.

Bununla birlikte, ihbar ve şikâyet konusu fiilin suç oluşturmadığının herhangi bir araştırma yapılmasını gerektirmeksizin açıkça anlaşılması veya ihbar ve şikâyetin soyut ve genel nitelikte olması durumunda soruşturma yapılmasına yer olmadığına karar ve­rilir. Bu durumda şikâyet edilen kişiye şüpheli sıfatı verilemez. Soruşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar, varsa ihbarda bulunana veya şikâyetçiye bildirilir ve bu karara karşı 173 üncü maddedeki usule göre itiraz edilebilir. İtirazın kabulü hâlinde Cumhuriyet başsavcılığı soruşturma işlemlerini başlatır. Bu fıkra uyarınca yapılan işlemler ve verilen kararlar, bunlara mahsus bir sisteme kaydedilir. Bu kayıtlar, ancak Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından görülebilir (CMK m.158/6).

Soruşturmayı başlatan şüphe basittir. Bu bağlamda soruşturmanın başlaması için suç işlendiği izlenimini veren bir hâlin yetkili mercilerce öğrenilmesi yeterlidir.

SORUŞTURMA EVRESİNİN İŞLEVİ

Kovuşturma (yargılama) evresinde mahkeme, suç oluşturduğu iddia edilen bir olayı de­liller aracılığıyla tekrar canlandırmaya, âdeta geçmişte yaşanan olayın yeniden resmini çıkarmaya çalışır. Bu faaliyette en önemli unsur, delillerdir. Deliller geçmişte yaşanan olayı temsil eden araçlardır. Hâkim bu deliller aracılığı ile geçmişte gerçekleştiği iddia edilen olayın gerçekten yaşanıp yaşanmadığını yaşandı ise nasıl yaşandığını anlar. Soruşturma evresinin görevi, kovuşturmayı hazırlamaktır. Bu nedenle suçun öğrenilmesiyle başlayan soruşturma evresinde delillerin ele geçirilmesi, bunların kaybolmasının önlenmesi ve ko­vuşturmaya kadar el altında tutulması gerekir. Diğer bir söyleyişle soruşturma evresinin görevi, delilleri arayıp bulmak ve koruma altına almaktır. Toplanan delillerden iddiaların asılsız olduğu kanaatine ulaşılırsa olay kovuşturma evresine, yani mahkeme önüne taşın- mayacaktır. Bu nedenle araştırmalar sonucunda, başlangıçtaki basit şüpheyi kuvvetlendi­rerek şüpheliye bir suç isnat etmek de bu evrenin görevidir. O hâlde soruşturma evresinin görevi, delilleri bulma, koruma altına alma ve (suçun işlendiğini gösteren yeterli delile ulaşılırsa) olayı mahkeme önüne götürmektir diyebiliriz.

SUÇUN ÖĞRENİLME ŞEKİLLERİ

Re’sen Öğrenme

Savcı, suçu herhangi bir vatandaş gibi basından veya görevini yaparken öğrenebilir. Kolluk da idari nitelikteki önleme görevi esnasında, suç işlendiğinden haberdar olabilir. Örneğin suç, kolluğun önünde işlenebilir veya idari bir görev esnasında kolluk suçun izlerine rastlayabilir.

İhbar Yoluyla Öğrenme

İhbar, resen kovuşturulan bir suçtan haberdar olan kimsenin durumu adli makamlara bildirmesidir. İhbar, Anayasada yer alan dilekçe hakkının bir kullanım şeklidir (Ay m.74).

İhbar eden, suçtan zarar gören kişi olabileceği gibi suçla hiç ilgisi bulunmayan üçüncü bir kişi de olabilir. Suçun şikâyete bağlı olmadığı hâllerde suçtan zarar görenin yaptığı bildirim, şikâyet olmayıp bir ihbardır.

İhbar, re’sen kovuşturulan bir suçtan haberdar olan kimsenin adli makamlara durumu bildirmesidir. İhbar eden, suçtan zarar gören kişi olabileceği gibi suçla hiç ilgisi

bulunmayan üçüncü bir kişi de olabilir. Suçun şikâyete bağlı olmadığı hâllerde suçtan zarar görenin yaptığı bildirim şikâyet olmayıp bir ihbardır.

Vatandaşların işlenmekte olan veya işlenmiş olmakla birlikte sebebiyet verdiği neti­celerin sınırlandırılması hâlen mümkün bulunan bir suçu yetkili makamlara bildirme yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu yükümlülüğü yerine getirmemek suçtur (TCK m.278). Kamu görevlileri de kamu adına re’sen soruşturulan bir suçu görevleriyle bağlantılı olarak öğrendiklerinde, bunu bildirmekle yükümlüdür (TCK m.279). Sağlık görevlileri bakımın­dan da görevlerini yaptıkları sırada bir suçun işlendiği yönünde belirti ile karşılaşmaları hâlinde durumu yetkili makamlara bildirme yükümlülüğü kabul edilmiştir. Bildirimde bulunmayan veya bu hususta gecikme gösteren sağlık mesleği mensubu, bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır (TCK m.280).

Suça ilişkin ihbar, Cumhuriyet Başsavcılığına veya kolluk makamlarına, vali veya kaymakamlığa yapılabilir. Yurt dışında işlenip de ülkede takibi gereken suçlar hakkında Türkiye’nin elçilik ve konsolosluklarına ihbarda bulunulabilir. Bir kamu görevinin yü­rütülmesiyle bağlantılı olarak ilgili kurum veya kuruluş idaresine ihbarın yapılması da mümkündür. Cumhuriyet Başsavcılığına yapılmayan ihbarlar, gecikmeksizin ilgili Cum­huriyet Başsavcılığına gönderilir. İhbar yazılı veya tutanağa geçirilmek üzere sözlü olarak yapılabilir (CMK m.158).

Şüpheli ölümün ihbarı, özellik taşımaktadır. Ölümün doğal olmadığı kuşkusu varsa veya ölünün kimliği belirlenemiyorsa kolluk görevlisi, köy muhtarı ya da sağlık veya cena­ze işleriyle görevli kişiler, durumu derhâl Cumhuriyet Başsavcılığına bildirmekle yüküm­lüdür. Bu hâllerde ölünün gömülmesi, Cumhuriyet savcısı tarafından verilecek yazılı izne bağlıdır (CMK m.159).

Şikâyet Yoluyla Öğrenme

Şikâyete bağlı olan suçlarda ceza soruşturması ve kovuşturması, suçtan zarar gören kimsenin şikâyeti ile başlar (TCK m.73/1). Şikâyet, hem bir muhakeme şartı hem de suçun öğrenilme şeklidir. Suçtan zarar görenin, fiilin ve failin cezalandırılması isteğini içeren beyanı şikâyet olarak adlandırılır. Yasa koyucu, hangi suçların şikâyet üzerine soruşturulacağını suça ilişkin maddelerde belirtmiştir. TCK m.73’te şikâyete hakkı olanlar “yetkili kimse”, “suçtan zarar gören kişi” olarak gösterilmiştir. Ancak bu kavramların mağduru yani suçtan doğrudan doğ­ruya zarar göreni mi, yoksa hem doğrudan doğruya hem de dolaylı olarak zarar göreni mi kapsadığı konusunda yasada bir açıklık bulunmamaktadır. Şikâyet istisnai bir kurum oldu­ğundan ve istisnai kurumların da ceza muhakemesinde dar yorumlanması gerektiğinden, şikâyete hakkı olanı, suçtan doğrudan doğruya zarar görenle yani mağdurla sınırlayıp özel hukuk anlamında zarar görenleri yani dolaylı zarar görenleri bu kavramın dışında bırak­mak gerekir. Ancak belirtelim ki böyle bir kabul, mağdur ve şikâyetçinin haklarını (CMK m.234) ve mağdur ile suçtan zarar görenin kamu davasına katılmasını düzenleyen hüküm­lerin (CMK m.237) yorumunu zorlaştırmaktadır. Yasa koyucu mağdur, suçtan zarar gören şikâyetçi kavramlarını belirli bir anlayış doğrultusunda kullanmamıştır.

Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçun mağduru, tüzel kişi de olabilir. Tüzel kişi adına şikâyet hakkını, tüzel kişiyi temsile yetkili organ kullanır. Bu organ aynı zamanda vaz­geçme yetkisine de sahiptir. Avukatlar da müvekkilleri adına bu hakkı kullanabilir (Av.K. 35/1).

Suça ilişkin şikâyetler de ihbarlar gibi Cumhuriyet Başsavcılığına veya kolluk makam­larına, vali veya kaymakamlığa veya yurt dışında işlenip de ülkede takibi gereken suçlar hakkında Türkiye’nin elçilik ve konsolosluklarına, bir kamu görevinin yürütülmesiyle bağlantılı olarak ilgili kurum veya kuruluş idaresine yapılabilir. Cumhuriyet Başsavcılı­ğına yapılmayan şikâyetler, gecikmeksizin ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir. Şikâyet, yazılı veya tutanağa geçirilmek üzere sözlü olarak yapılabilir (CMK m.158).

Soruşturma evresinde, suç soruşturulması şikâyete bağlı bir suç olarak değerlendirilme­diği için suçtan zarar görenin bildirimi ihbar niteliğinde olacaktır. Kovuşturma evresinde bu suçun şikâyete bağlı olduğunun anlaşılması hâlinde soruşturma evresinde ihbar niteliğinde olan bildirim şikâyet olarak kabul edilir. Suçtan zarar görenin kovuşturma evresinde yeni­den şikâyet dilekçesi vermesi gerekmez. İhbar dilekçesi şikâyete dönüşür. Suçtan zarar gören açıkça şikâyetten vazgeçmediği takdirde yargılamaya devam olunur (CMK m.158/6).

Suçtan zarar gören şikâyet hakkını altı ay içinde kullanmalıdır. Zaman aşımı süresini geçmemek koşuluyla bu süre, şikâyet hakkı olan kişinin fiili ve failin kim olduğunu bildiği veya öğrendiği günden başlar (TCK m.73). Süre hem fiilin hem de failin bilindiği veya öğre­nildiği anda işlemeye başlayacaktır. Şikâyet süresi, teşebbüste son icra hareketinin yapıldığı, kesintisiz suçlarda kesintinin gerçekleştiği ve zincirleme suçlarda son suçun işlendiği andan itibaren işlemeye başlar (CMK m.12; TCK m.66/6). Ancak belirtelim ki Yargıtayın özellikle kesintisiz suçlarda, kesintisiz suçun işlenmeye başladığı anda öğrenilmesi hâlinde şikâyet süresinin bu andan itibaren işlemeye başlayacağını kabul eden kararları da bulunmaktadır.

Suçtan zarar gören şikâyet hakkını altı ay içinde kullanmalıdır. Zaman aşımı süresini geç­memek koşuluyla  bu siire, şikâyet hakkı olan kişinin fiili ve failin kim olduğunu bildiği veya öğrendiği günden başlar.

Tutanakla Öğrenme

Bir kimse, duruşma sırasında bir suç işlerse mahkeme olayı tespit eder ve bu hususta düzenleyeceği tutanağı yetkili makama gönderir. Hatta mahkeme, bu hâlde failin tutuk­lanmasına da karar verebilir (CMK m.205)). Soruşturma makamları, bu yolla da suçtan haberdar olabilirler.

Diğer Yollarla Öğrenme

Talep, yabancı devletin şikâyeti ve mütalaa da suçun öğrenilme şekilleridir. Belirtelim ki bu hâller aynı zamanda muhakeme şartıdır. Talep, Adalet bakanı’nın belirli suçların takip edil­mesini Cumhuriyet savcısından istemesidir. Örneğin, bir yabancı, Türk yasalarına göre, belli suçlar dışında, aşağı sınırı en az bir yıl hapsi gerektiren bir suçu yabancı ülkede Türkiye’nin zararına işleyip de Türkiye’ye gelirse Türkiyede ancak Adalet bakanı’nın talebiyle yargılanır (TCK m. 12). Talep hem belli suçların Türk soruşturma makamları tarafından öğrenilmesini sağlar hem de gerçekleşmemesi hâlinde soruşturmaya geçilmesini engeller. Bu yönüyle talep bir muhakeme şartıdır. Talep üzerine savcılar, dava açıp açmamakta serbesttir. Cumhuriyet savcısı, suçun işlendiğine dair soruşturmayı başlatacak derecede bir şüpheye ulaşamamışsa so­ruşturmayı; suçun işlendiğine dair yeterli delile ulaşamamışsa iddianameyi düzenlememelidir.

Yabancı devletin şikâyeti, belli suçlarda söz konusu olur. Yabancı devlet bayrağına ha­karet (TCK m.341),yabancı devlet başkanına karşı şikâyete bağlı suçlarda (TCK m.340) soruşturma, ilgili devletin şikâyeti üzerine yapılabilir. Yabancı devlete tanınmış olan şikâyet süreye bağlanmamış ve yapılan şikâyetin geri alınması düzenlenmemiştir. Yabancı devletin şikâyeti üzerine Cumhuriyet savcısı, soruşturma yapmak ve dava açmak mecbu­riyetinde değildir. Yabancı devletin şikâyeti bir yönüyle de muhakeme şartıdır.

Bazı suçlardan dolayı soruşturma ve kovuşturma yapılabilmesi için o suç ile hak ve men­faatleri ihlal edilen kurumun görüşünün alınması gerekir. Kurumun suçla ilgili görüşüne mü­talaa denir. Mütalaa, özellikle vergi mevzuatında söz konusu olan bir kurumdur. Yaptıkları inceleme sırasında Vergi Usul Kanunu’nun 359. maddesinde yazılı suçların işlendiğini tespit eden vergi müfettişleri ve vergi müfettişleri yardımcıları, ilgili rapor değerlendirme komisyonu­nun mütalaasıyla keyfiyeti doğrudan doğruya Cumhuriyet Başsavcılığına bildirilmek zorun­dadırlar. Vergi Usul Kanunu’nun 359. maddesinde yazılı suçların vergi incelemesine yetkili olan diğer memurlar tarafından tespit edilmesi hâlinde keyfiyet, ilgili rapor değerlendirme ko­misyonunun mütalaasıyla Vergi Dairesi Başkanlığı veya Defterdarlık tarafından Cumhuriyet Başsavcılığına bildirilmek zorundadır (VUK m.367/1). Savcılığın bu mütalaalar olmadan so­ruşturma ve kovuşturma başlatması mümkün değildir. Savcılık ihbar yoluyla vergi kaçakçılı­ğını öğrenmiş olsa bile, yetkili vergi dairesine haber vermek ve mütalaayı beklemek zorunda­dır. Görüş bildirimi yani mütalaa yazılı olur. Mütalaa, aynı zamanda bir muhakeme şartıdır.

Leave a comment

error: Content is protected !!