Sanık Beyanı Nedir? Nasıl Alınır?

Şüphelinin beyanı, ifade ve sorgu olarak karşımıza çıkar. İfade ve sorgu, adli makamların suç işleme şüphesini bildirerek şüpheli veya sanıktan olaya ilişkin açıklama istemesidir. İfade alma, şüphelinin soruşturma evresinde kolluk görevlileri veya Cumhuriyet savcı­sı tarafından; sorgu ise şüpheli veya sanığın, soruşturma veya kovuşturma konusu suçla ilgili olarak, hâkim veya mahkeme tarafından dinlenmesini ifade eder (CMK m.2; YGİY m.5). İstisnalar dışında soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı, ifade tespiti görevini kolluğa verebileceği gibi kendisi de üstlenebilir (CMK m.161/1). Şüpheli, ifadesini alacak olan organı seçme hakkına sahip değildir. Cumhuriyet savcısı şüphelinin sulh ceza hâkimi tarafından dinlenmesini ve tutuklanmasını talep ettiğinde soruşturma evresinde sulh ceza hâkimi de sorgu işlemi yapar. Sorgu, kovuşturma evresinde duruşmada mahkeme önünde mahkeme başkanı tarafından gerçekleştirilir. İfade ve sorgu usulü aynıdır. Her iki muha­keme işlemi de hangi muhakeme aşamasında kimin tarafından yapılırsa yapılsın CMK m. 147de öngörülen usule tabidir.

Belirtelim ki, bir kere kolluk tarafından ifade alındıktan sonra şüphelinin aynı olayla ilgili olarak yeniden ifadesinin alınması ihtiyacı ortaya çıktığında, bu işlem ancak Cum­huriyet savcısı tarafından yapılabilir (CMK m.148/5).

Birsuçuntespiti veya aydınlatılmasına yönelik olarak, müşteki ve suçtan zarar gö­ren ile suç işleme şüphesi altında bulunmayan diğer kişilerin dinlenmesine ve tutanağa geçirilmesine, bilgi alma denir (YGİY m.4). İfade veya sorgu, şüpheli ve sanık hakkında yapılan işlemlerdir. Bilgi alma ise suçtan zarar gören ile diğer kişiler hakkında söz konusu olabilir. Bilgi alma yöntemi, ifade alma ve sorgunun aksine, sıkı şekil şartlarına bağlanma­mıştır (CMK m. 169). Bir kişinin henüz adli makamlar suçlamada bulunmadan aniden ve kendiliğinden yaptığı açıklamalar da ifade alma sayılmaz.

Şüpheli veya sanık bu işlemlere ya ifadesi alınmak veya sorguya çekilmek üzere adli makamların önüne davet edildikten ve gelmezse zorla (ihzaren) getirildikten sonra ya da CMK hükümlerine göre yakalama emriyle veya emirsiz yakalandıktan ya da arama kararıyla yapılan arama sonucunda ele geçirildikten sonra bu işlemlere muhatap olabi­lir. Şüphelinin davet edilerek ifadesinin alınması ve muhakeme işlemlerinin şüphelinin özgürlüğü kısıtlanmadan gerçekleştirilmesi asıldır. Çünkü masumiyet karinedir. Ancak uygulamada işin doğası gereği şüpheli veya sanık davet üzerine işlemlerde hazır bulun­mak istemeyeceğinden ancak şüpheli yakalandıktan sonra bir gözaltı işlemi olarak ifade alınmaktadır.

Belirtelim ki mahkeme, sanığın kovuşturma evresinde mahkeme önünde gerçekleştiri­len sorguda söylediklerini delil olarak hükmüne esas alabilir. Duruşmanın doğrudan doğ- ruyalığı gereğince mahkeme önündeki açıklamalar hükme esas alınabilir (CMK m.217). Cumhuriyet savcısı veya kolluk tarafından alınan ifadeye ilişkin tutanakların kovuşturma evresinde okunması istisnadır. Kolluk tarafından tespit edilen ifade tutanaklarının bel­ge delili olarak duruşmada okunabilmesi için şu koşullar gerçekleşmiş olmalıdır (CMK m.213): 1) Kolluktaki ifadelerle mahkeme önünde yapılan sorgudaki beyanlar arasında çelişki ortaya çıkmalı, 2) kolluktaki ifadenin alınması esnasında müdafiin hazır bulunmuş olmalı, 3) şüphelinin beyanı özgür iradesine dayanmış olmalı. Yasak usullerle elde edilen ifadeler, rıza ile verilmiş olsa da delil olarak değerlendirilemez (CMK m.148) yani çelişkiyi gidermek maksadıyla okunamaz ve hükme esas alınamaz.

Cumhuriyet savcısı tarafından alınan ifadeyi içeren tutanakların kovuşturma evresin­de duruşmada okunabilmesi için bu tutanak içerikleri ile mahkeme önünde yapılan sor­gudaki açıklamalar arasında çelişki çıkması yeterlidir. İfade tutanakları, çelişkiyi gidermek amacıyla duruşmada okunulmasına izin verilmiş olan belge delillerindendir. Soruşturma evresinde sulh ceza hâkiminin sorgu yapması hâlinde bu sorgu tutanakları duruşmada doğrudan okunabilen belge delillerindendir. Soruşturma evresinde sulh ceza hâkimince yapılan sorgu işleminin tutanaklarının duruşmada okunabilmesi herhangi bir şarta bağlı değildir.

İfade ve Sorgu İçin Davet ve İhzaren (Zorla) Getirme

İfadesi alınacak veya sorgusu yapılacak kişi önce davetiye ile çağrılır; çağrılma nedeni açıkça belirtilir; gelmezse zorla getirileceği yazılır (CMK m.145). Çağrıya uymayan şüp­heli veya sanığın zorla getirilmesine karar verilebilir. Hakkında tutuklama kararı verilme­si veya yakalama emri düzenlenmesi için yeterli nedenler bulunanlar hakkında davetiye çıkartılmadan zorla getirme kararı verilebilir. Zorla getirme kararı, şüpheli veya sanığın açıkça kim olduğunu, kendisiyle ilgili suçu, gerektiğinde eşkâlini ve zorla getirilmesi ne­denlerini içerir. Zorla getirme kararının bir örneği şüpheli veya sanığa verilir. Zorla getir­me kararı ile çağrılan şüpheli veya sanık derhâl olanak bulunmadığında yol süresi hariç en geç yirmi dört saat içinde çağıran hâkimin, mahkemenin veya Cumhuriyet savcısının önüne götürülür ve sorguya çekilir veya ifadesi alınır. Zorla getirme, bunun için haklı görülecek bir zamanda başlar ve hâkim, mahkeme veya Cumhuriyet savcısı tarafından, sorguya çekilmenin veya ifade almanın sonuna kadar devam eder. Zorla getirme kararı­nın yerine getirilememesinin nedenleri, köy veya mahalle muhtarı ile kolluk görevlisinin birlikte imzalayacakları bir tutanakla saptanır (CMK m.146).

Mahkeme, kovuşturma evresinde duruşmada, sanığın hazır bulunmasına ve zorla ge­tirme kararı veya yakalama emriyle getirilmesine her zaman karar verebilir (CMK m.199).

İhzar (zorla getirme) kararları, durdurma işlemi sonucunda yerine getirilebilir. Polis zorla getirme kararı ile getirilecek olanları ele geçirmek için kişileri ve araçları durdurarak kimlik sorar ve elektronik kayıt sisteminde durdurduğu kişinin ihzar kararı ile arandığı bilgisine rastladığında o kişiyi kendisi ile gelmeye davet eder, gelmezse zor kullanarak çağıran adli makamın önüne götürür (PVSK m.4/A).

İfade ve Sorgu Yöntemi

Şüphelinin veya sanığın ifadesinin alınmasında veya sorguya çekilmesinde sırasıyla şu ku­rallara uyulur (CMK m.147):

  1. Şüpheli veya sanığın kimliği saptanır. Şüpheli veya sanık, kimliğine ilişkin soruları doğru olarak cevaplandırmakla yükümlüdür.
  2. Şüpheli veya sanığa, kendisine yüklenen suç anlatılır.
  3. Yakalanan veya gözaltına alınanın durumunun yakınlarına bildirilmesine ilişkin hüküm (CMK m.95) saklı kalmak üzere, yakalanan kişinin yakınlarından istediği­ne yakalandığı derhâl bildirilir.
  4. Şüpheli veya sanığa, müdafi seçme hakkının bulunduğu ve onun hukuki yardımın­dan yararlanabileceği, müdafiin ifade veya sorguda hazır bulunabileceği kendisine bildirilir. Müdafi seçecek durumda olmadığı ve bir müdafi yardımından faydalan­mak istediği takdirde, kendisine baro tarafından bir müdafi görevlendirilir.
  5. Şüpheli veya sanığa, yüklenen suç hakkında açıklamada bulunmamasının yasal hakkı olduğu söylenir. Şüpheli veya sanık, tamamen veya kısmen susma hakkını kullanabilir. Susma veya (iftira oluşturmadığı sürece) yalan söyleme de bir savun­ma şeklidir. Belirtelim ki susma, suçu kabul etme demek değildir. Şüpheli veya sa­nık kendi aleyhine bir muhakemeyi başlatmak veya muhakemenin yürütülmesine aktif olarak katkıda bulunmak yükümlülüğü altında değildir. Bu ilke, kişiyi zorla kendi aleyhine konuşmaya mecbur etmemek için kabul edilmiştir.
  6. Şüpheli veya sanığa şüpheden kurtulması için somut delillerin toplanmasını isteye­bileceği hatırlatılır, kendisi aleyhine var olan şüphe nedenlerini ortadan kaldırmak ve lehine olan hususları ileri sürmek olanağı tanınır.
  7. Şüpheli veya sanıktan kişisel ve ekonomik durumu hakkında bilgi alınır. Bu bilgi­nin ona haklarının özellikle susma hakkının hatırlatılmasından sonra alınmasının öngörülmesi yerindedir. Kişisel hâller kapsamına, ileride cezanın hesaplanmasın­da etkili olabilecek hususlar da girer. Böylece şüpheli veya sanık kişisel ve ekono­mik haklarına ilişkin olarak da susma hakkını kullanma imkânına sahip olur.
  8. İfade veya sorgu bir tutanakla tespit edilir. Bu tutanakta şu hususlara yer verilir: 1) İfade alma veya sorguya çekme işleminin yapıldığı yer ve tarih, 2) İfade alma veya sorguya çekme sırasında hazır bulunan kişilerin isim ve sıfatları ile ifade veren veya sorguya çekilen kişinin açık kimliği, 3) İfade almanın veya sorgunun yapılmasında yukarıdaki işlemlerin yerine getirilip getirilmediği, bu işlemler yerine getirilmemiş ise nedenleri, 4) Tutanak içeriğinin ifade veren veya sorguya çekilen ile hazır olan müdafi tarafından okunduğu ve imzalarının alındığı, 5) İmzadan çekinme hâlinde bunun nedenleri.

İfade ve sorgunun ses ve/veya görüntü bandına kaydedilmesi mümkündür (CMK m.147/1-h). Teknik araçların sağlamlığı ortaya konulmuş ve teknik aletlerle kayıt ifadesi alınan veya sorguya çekilen şüpheli veya sanığın fark edebileceği şekilde gerçekleştirilmiş­se bant kaydı tutanak gibi geçerli olur.

İfade ve Yer Gösterme İşlemleri Arasındaki İlişki

Cumhuriyet savcısı, kendisine yüklenen suç hakkında açıklamada bulunmuş olan şüpheli­ye yer gösterme işlemi yaptırabilir (CMK m.85).

Ceza Muhakemesi Yasası m.85’te, 250. maddenin birinci fıkrası kapsamına giren suç­lar söz konusu olduğunda, adli kolluk amirinin de yer gösterme işlemi yaptırmaya yetkili olduğu gösterilmiştir. 21.2.2014 Gün ve 6526 sayılı Terörle Mücadele Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 1. mad­desiyle Terörle Mücadele Kanunu’na eklenen Geçici 14. maddeye göre, CMK m.250/1 kapsamına giren suçlar ile TMK m.10/4 kapsamına giren suçlara yapılan atıflar, a) Örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen uyuşturucu ve uyarıcı madde imal ve ticareti suçuna veya suçtan kaynaklanan mal varlığı değerini aklama suçuna, b) Haksız ekonomik çıkar sağ­lamak amacıyla kurulmuş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde cebir ve tehdit uygulanarak işlenen suçlara, c) TCK m.305, 318, 319, 323, 324, 325 ve 332’de tanımlanan suçlar hariç devletin güvenliğine, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine, millî savunmaya, devlet sırlarına karşı suçlara (İkinci Kitap Dördüncü Kısmın Dört, Beş, Altı ve Yedinci Bölümün­de tanımlanan suçlara) yapılmış sayılır. CMK m.85’e göre, bu suçlar söz konusu olduğun­da adli kolluk amiri de yer gösterme işlemi yaptırabilecektir.

Açıklamada bulunan şüpheliye yer gösterme işlemi yaptırılabilir (CMK m.85/1). İlk kez ifadesi alınırken susma hakkını kullanmış olan şüpheliyle yer gösterme işlemi yapı­lamayacaktır. Müdafi de soruşturmayı geciktirmemek kaydıyla yer gösterme işleminde hazır bulunabilir. Yer gösterme işlemi de tutanağa bağlanır (CMK m.85/3). Bu işlem de soruşturma işlemlerindendir. Soruşturmanın gizliliği ilkesi bu işlem açısından da geçer- lidir. Bu işleme basının veya yetkisiz kişilerin katılması mümkün değildir. Yasa’da işlemin içeriği hakkında bilgi verilmemiştir.

Yer göstermede, şüpheliden olayı anlatması veya olayla ilgili olarak sorulan sorulara cevap vermesi istenmektedir. Uygulamadaki bu şekliyle yer gösterme, olay yerinde yapılan ikinci bir ifade alma işlemidir. Bu ifade ilk ifade alma işlemi olmadığı için doğrulatma ifa­desi niteliğindedir. Kanımızca, yer gösterme işleminin ifade alma kurallarına uygun olarak yapılması daha yerinde olacaktır (CMK m.147).

Yasak İfade Alma ve Sorgu Yöntemleri

Şüphelinin ve sanığın beyanı özgür iradesine dayanmalıdır. Özgür iradeyi engelleyici ya­sak yöntemlerle elde edilen ifadeler rıza ile verilmiş olsa da delil olarak değerlendirilemez (CMK m.148/3). Özgür iradeyi engelleyici yasak yöntemler Yasada 1) bedensel veya ruh­sal müdahaleler, 2) yasaya aykırı bir yarar vaadi olarak belirtilmiştir. Bu yöntemlere ifade ve sorgu işlemini yapan adli makamların başvurması yasaktır. Ancak öğretide, bilirkişinin raporunu yazabilmek için şüpheli veya sanığa soru sorduğu hâllerde de bu yönteme baş- vuramayacağı kabul edilmektedir. Bu yöntemlerin tanığın dinlenmesinde uygulanması da yasaktır.

Şüphelinin ve sanığın beyanı özgür iradesine dayanmalıdır. Özgür iradeyi engelleyici yasak yöntemlerle elde edilen ifadeler rıza ile verilmiş olsa da delil olarak değerlendirilemez.

Ceza Muhakemesi Yasası m.148/1’de, kötü davranma, işkence, ilaç verme, yorma, aldatma, cebir veya tehditte bulunma, bazı araçları kullanma gibi bedensel veya ruhsal müdahaleler yasaklanmıştır (CMK m.148/1). Bedensel ve ruhsal müdahaleler hükümde belirtilenlerle sınırlı değildir. Yasa koyucu, hükümde bedensel ve ruhsal müdahale örnek­lerine yer vermiştir.

Kötü davranma: İfade alanın veya sorgulayanın, ifade veya sorgu sırasında sanığın öz­gür iradesi ile beyanda bulunmasını engelleyici nitelikte doğrudan veya dolaylı fiziki güç uygulaması kötü davranmadır.

İşkence: Uzun süreli veya tekrarlanarak sistematik biçimde uygulanan fiziksel ve ruh­sal acı veren davranışlar, işkence olarak nitelendirilir. İşkence yasaktır. Şüpheli veya sanık, alçaltıcı muameleye tabi tutulamaz. Korku ve paniğe kapılmasına neden olacak davranış­lar yapılamaz. Kötü davranma ile işkenceyi birbirinden ayırmak her zaman kolay olma­yabilir. Ancak işkencenin karakteristik özelliği sistematik ve belirli bir amaca yani ikrara yönelik olmasıdır.

İlaç verme: Şüpheli veya sanığın direncini kıracak ve istemediği hâlde onu konuşmaya yöneltecek her türlü katı, sıvı, gaz, iğne veya tablet şeklinde ilaç verilmesi yasaktır. Alkol veya uyuşturucu madde bağımlısına alkol veya uyuşturucu maddeverilmesi hâlindede yasak ifade yöntemleri kullanılmış olur.

Yorma: Kişinin aşırı yorulması onun iradesi üzerinde kontrolünü kaybetmesine neden olur. İfade alanın veya sorgulayanın, örneğin çok sık aralıklarla ve uzun süreli ifade alması yormadır. Bunun gibi ifade almadan önce şüpheli veya sanığın yorgun olduğu ve bunu ifade alanın veya sorguyu yapanın fark ederek kullandığı hâllerde de yorma gerçekleşmiş olur.

Aldatma: Aldatma, ifade alanın belirli davranış ve sözleriyle ifadesi alınan kişide yanlış bir kanaat uyandırmasıdır. Aldatma ile meşru ifade alma yöntemlerini her zaman birbi­rinden ayırmak kolay olmaz. Örneğin, ifade alma yöntemi olarak tuzak veya hileli so­ruların sorulması mümkündür. Tuzak sorularla aldatmayı birbirinden ayırmak güçtür. Hilenin ifade alma taktiği olarak geçerli olabilmesi için öncelikle sanığın iradi karar verme özgürlüğüne zarar vermemiş olması gerekir.

Cebir veya tehditte bulunma: Cebir veya tehdit kullanma, aslında kötü davranma kap­samında değerlendirilebilir. Kişinin irade özgürlüğünü ortadan kaldıracak biçimde bedeni üzerinde fiziki etki yaratacak yöntemlerin kullanılması yasaktır. Yasa’da yazılı olan hâller dışında bedensel cebir uygulanamaz. Tehdit, şüpheli veya sanığın kendisinin veya yakı­nının hayatına vücut veya cinsel dokunulmazlığına veya mal varlığına yönelik bir saldırı gerçekleşeceğinden söz edilerek korkutulup belirli bir yönde ifade vermeye zorlanmasıdır.

İradeyi bozan diğer müdahaleler: Yasa’da sayılmayan ancak şüpheli veya sanığın irade­sini etkileyecek başka müdahaleler yapılması da yasaktır. Yasa’da bu husus özgür iradeyi engelleyici nitelikte “bazı araçları kullanma” şeklinde belirtilmiştir. Örneğin, hipnoz kul­lanılması yasak olan bir yöntemdir.

Sanığın aç bırakılması da iradeyi bozan bir hâldir. Yemek saatinde yakalanan sanığa, yemek verilmelidir. Öte yandan, şüpheli veya sanığa kahve, çay ve sigara gibi hoşa giden şeylerin vaat edilmesi, iradeyi bozan husus olarak değerlendirilmemektedir. Yalan maki­nesi, şüpheli veya sanığın rızasıyla kullanılması koşuluyla genellikle yasak ifade yöntem­leri içerisinde değerlendirilmemekle beraber yine de kullanılması çok tartışmalı olan bir araçtır. Şüpheli veya sanık suçsuzluğunu kanıtlamak için bu metodun kendisine uygulan­masını talep edemez.

İfade alanın veya sorguyu yapanın, şüpheli veya sanığa, iktidarında olmayan hukuki menfaatler vaat etmesi kabul edilemez. Vaat edenin yetkisi kapsamında bulunmayan va­atler hukuka aykırı sayılır. Örneğin savcının, şüphelinin ikrar etmesi karşılığında cezasını erteleyeceğini söylemesi, yasaya aykırı bir vaattir.

Yasak ifade ve sorgu yöntemlerinin uygulandığının somut olayda ispat edilmesi hâlinde bu yöntemlerle elde edilen açıklamalar delil olarak değerlendirilemez. İfade ve sorguda yasak yöntemlerin kullanıldığının kanıtlanmasında şüpheden sanık yararlanır il­kesi uygulanmaz. Bu husus ispat edilirse bu ifadeleri içeren tutanaklar, duruşmada sanığın sorgusu ile ortaya çıkan çelişkiyi gidermek için dahi okunamaz. Bu işlemleri yapan kişile­rin bu beyanlara ilişkin tanık olarak dinlenmesi de söz konusu olmaz.

Leave a comment

error: Content is protected !!