Kıymetli Evrakta Defiler Nelerdir?

Genel Borçlu Savunmaları ve Defi Kavramı

Kendisinden talepte bulunulan borçlunun teknik açıdan yapabileceği üç tür sa­vunma vardır:

  1. İnkar: Alacak hakkının dayandırıldığı temel olayın varlığının borçlu tara­fından reddedilmesidir. Örneğin, bilgisayar satıcısının talebine karşı borç­lunun, mahkemede “iddia ettiği gibi bir bilgisayar satın almadım ki ona borcum olsun” demesi.
  2. İtiraz: Alacağın dayandırıldığı temel olay reddedilmeyip temel olayın varlığı­na rağmen, hakkın doğmadığı veya doğmuşsa da sona erdiğinin ileri sürül­mesidir. Örneğin, “Satış sırasında ehliyetsiz idim” veya “ödedim” ya da “söz­leşme ahlaka veya kanuni şekle aykırı ve dolayısıyla geçersizdir” denmesi gibi.
  3. Defi: Borçlu, temel olayın varlığını ve alacaklının hakkını kabul etmekle birlikte, bu borcu yerine getirmemek için geçerli bazı özel sebepler ileri sür­mektedir. Böylece borcu ifa etmekten temelli ya da geçici olarak kaçınmak­tadır. Örneğin vadesi gelmemiş borcun talep edilmesi durumunda vadenin gelmediğini öne sürmek, zamanaşımı, ödemezlik veya peşin dava defi gibi.

Kıymetli Evrakta Defi

Yukarıdaki defi kavramından farklı ve daha geniş bir anlam taşır. Kıymetli evrak­ta defi, teknik anlamdaki itirazlar ve defiler dâhil, borçlunun tüm savunmalarını kapsayan daha üst bir kavramdır. TTK m.659 hamiline yazılı senetlerde defileri, m. 825 emre yazılı senetlerde defileri ve m. 687, kanunen emre yazılı bir senet türü olan poliçedeki defileri hükme bağlamıştır. TTK m.687, poliçeye ilgili olma­sına rağmen, yapılan yollamalardan dolayı bu hüküm, bono ve çekte de uygulanır (m. 778; 818/1,e).

Kıymetli Evrakta Defi Çeşitleri

Defiler başlıca iki ölçüte göre sınıflandırılabilir: Etkili olduğu kişiler açısından mutlak ve nisbi olmak üzere ikili, özellikleri açısından ise senet metninden an­laşılanlar, senetteki bir taahhüdün geçersizliğine ilişkin olanlar ve kişisel (nisbi) defiler şeklinde üçlü bir ayrım yapılır.

Etkisi ve Tarafları Açısından

Bu açıdan, mutlak ve nisbi defiler şeklinde ikili bir ayrım yapılır: Mutlak defiler, borçlu tarafından senede hamil olan “herkese karşı” ileri sürülebilen defilerdir. Nisbi defiler ise, belirli bir borçlu tarafından, yalnızca “belirli bir senet alacaklısı­na karşı” ileri sürülebilen defilerdir. Mutlak ve nisbi defilere, aşağıda, özellikleri açısından defileri de ele aldıktan sonra örnekler vereceğiz.

Özellikleri Açısından

Bu açıdan, senet metninden anlaşılan defiler, senetteki bir taahhüdün geçersizli­ğine ilişkin defiler ve kişisel (şahsi) defiler şeklinde üçlü bir ayrıma gidilir :

Senet Metninden Anlaşılan Defiler, Senede bakmakla görülebilen, anlaşılabilen defilerdir. Alacaklı, senedi o şekliyle aldığı için kendisine karşı ileri sürülen definin varlığını bilmektedir. Bu nedenle de hukuken korunması gereksizdir. Bu tür defiler mutlak defiler arasında yer alır; yani herkese karşı ileri sürülebilir. Örneğin, senet­teki geçerlilik şartlarının eksikliği, şekil şartları tam olmasına rağmen senet va­desinin gelmemiş bulunması, borçlunun imzası yerine parmak basılmış olması (m. 756), senette ciro zincirinin kopuk olması, zamanaşımı süresinin geçirilmiş bulunması, görüldüğünde vadeli senedin bir yıl içerisinde ödeme için ibraz edil­memesi (m. 704) gibi.

Senetteki Bir Taahhüdün Geçersizliğine İlişkin Defiler

Bir senet tamamen geçersiz olmayıp o senet ile taahhüt altına girenlerden biri veya birkaçı için geçersiz olabilir. Kısacası, ortada şekil şartları tam bir senet mevcuttur, ama bu belge, senette imzası bulunan bir/birkaç kişiyi bağlamayabilir. Bu defiler, senedin verilmesine ilişkin aynî sözleşme ile ilgili olup temel borç ilişkisinden kaynaklanan ve tamamen kişisel nitelik taşıyan defilerle karıştırılmamalıdır.

Bu tür defilerin tam olarak anlaşılabilmesi için, öncelikle TTK m.677’de yer alan ve ileride ayrı bir başlıkta ele alacağımız “İmzaların Bağımsızlığı (İstiklâli) İlkesi”ne kısaca değinmek gerekir. Hüküm uyarınca, bir senet, borçlanmaya ehil olmayan kişilerin imzasını, sahte imzaları, belirsiz (hayali) kişilerin imzasını yahut imzalayan veya adlarına imzalanmış kişileri herhangi bir sebeple (yetkisizlik gibi) bağlamayan imzaları taşırsa diğer imzaların geçerliliğine bu yüzden zarar gelmez.

Senetteki bir taahhüdün (imzanın) geçersizliğine ilişkin defiler, etki ve taraf­ları açısından yapılan mutlak veya nisbi defi ayrımında, sınırlı hâllerde mutlak, fakat genellikle nisbi niteliktedir.

Bir taahhüdün geçersizliğine ilişkin defiler, bazı istisnai hallerde mutlak sayıl­maktadır. Çünkü bu hallerde, borçluya, sonuçlarını bilerek ve isteyerek davranmış olduğu konusunda bir isnadın yöneltilemeyeceği genellikle kabul edilmektedir:

  • İmza edenin ehliyetsizliği (TTK m.670),
  • Temsil yetkisinin mevcut olmaması (TTK m.678),
  • İmza sahteliği,
  • İmzanın, fiziki baskı ve doğrudan cebirle attırılmış olması,
  • Senet metninde tahrifat yapılması.

Sayılan hallerde, üçüncü kişinin iyiniyetli olması, senedin verilmesindeki sakatlığı gidermez çünkü borçlunun, ortaya çıkan hukuki görünüşe bilerek ve sonuçlarını hesaplayarak yolaçtığı söylenemez. Bunlar dışındaki hâllerde ise, ta­ahhüdünün geçersizliğine yönelik borçlunun tüm savunmaları, nisbi defi sayıl-

maktadır. Çünkü bu hallerde borçlu, yaratılan hukuki görünüşe güvenen iyiniyetli üçüncü kişiler karşısında daha çok korunmaya layık değildir. Örneğin, kumar, bahis, evlenme tellallığı gibi nedenlerle senet verilmiş olması, senet verilmesine dair ayni sözleşmede hata, hile, ikrah bulunması veya borçlu tarafından uyuş­turucu, alkol veya hap alınarak (duruma bizzat borçlu tarafından yol açılarak) bu etki altında senet düzenlenmesi gibi hâller, senedi iyiniyetli devralan üçüncü kişilere karşı ileri sürülemez.

Kişisel (Nisbi) Defiler

Senetteki borç taahhüdünün objektif varlığına hiçbir etkisi bulunmayan, borçlu­nun, belirli bir alacaklı ile arasındaki doğrudan hukuki ilişkilerden doğan defiler- dir. Başlıca kişisel defiler şunlardır:

  1. Bazı kişisel defiler, temel ilişkiden doğarlar. Temel (alt) ilişki, senedin dü­zenlenmesine yol açan ilişki olup satım, kira, istisna, hizmet, vekâlet gibi bir sözleşme olabilir. Örneğin, alt ilişkinin geçersizliği, muvazaa, irade bo­zukluğu, gibi defiler temel ilişkiden doğarlar.
  2. Temel ilişki dışında, taraflar arasında herhangi bir ilişkiden de kişisel defi doğabilir (TTK m.659/1, 825/1). Örneğin, B’nin borçlu olduğu senet (bono), lehtar A tarafından tedavüle çıkarılmış ve en son H’ye geçmiştir. H’nin de tesadüfen B’ye borcu vardır. B, H’ye karşı takas defini ileri sürebilir.
  3. İlgili kişiler arasında yapılmış özel bir anlaşmadan veya talep hakkına iliş­kin özel bir durumdan da kişisel defi doğabilir. Örneğin, hatır anlaşması, yeni bir vade kararlaştırılması, ödemeyi şarta veya takside bağlama, senet bedelinde indirim yapma, ibra sözleşmesi gibi.

Kişisel defiler kural olarak taraflar (doğrudan doğruya ilişkide bulunanlar) arasında ileri sürülebilir; herkese, yani doğrudan ilişkili olunmayan üçüncü kişi­lere karşı ileri sürülemez fakat bu kuralın çok önemli istisnaları vardır:

  1. Nama yazılı senetlerde borçlu, alacaklıya karşı ileri sürebileceği savun­maları, üçüncü kişilere, yani yeni alacaklılara karşı da ileri sürebilir (TTK m.647/2, 681/2, 687/2, TBK m.188).
  2. Emre ve hamiline senetlerde hamil, senedi iktisap ederken bilerek borçlu­nun zararına hareket etmiş ise, borçlu, senedi düzenleyen veya önceki ha­millere karşı sahip olduğu kişisel defileri son hamile karşı da ileri sürebilir (TTK m.659/2, 687, 825/2). Bilerek borçlu zararına hareket için, bilmek ye­terli olmayıp hamilin kastı da aranmaktadır. Kastın varlığını kanıtlama yükü borçluda ise de bu kuralın katı biçimde uygulanmaması gerekir. Bu neden­le, hamilin senedi devralırken “borçlunun devredene karşı ileri sürebileceği kişisel defileri bulunduğunu bildiğinin kanıtlanması” yeterli sayılmaktadır. Devralanının iyiniyeti araştırılırken, önemli olan senedin iktisap anıdır.

Öğretide, kişisel nitelik taşıyan birtakım defilerin, senedin, devralanı koru­mayı gerektirmeyen bir yol ile devredildiği bazı hâllerde de devralana karşı ileri sürülmesi gerektiği ifade edilmektedir. Bu hallere örnek olarak ticaret şirketlerinin birleşmeleri, miras, temlik beyanı (TTK m.687/2, TBK188) veya tahsil cirosu (TTK m.688) ile geçişler ya da vadeden sonra ciro (TTK m.690), gösterilmektedir.

Leave a comment

error: Content is protected !!