Haksız Rekabet Tanımı Unsurları Yaptırımları Nelerdir?

Serbest ve dürüst işleyen bir rekabet ortamı, daha kaliteli ve daha ucuza mal ve hizmet üretimini teşvik eder, işletmelerin verimini de artırır. Hem tüketiciler, hem işletmeler ve hem de devlet açısından yararları olan serbest rekabet düze­ninin kurulması ve devamı için, birçok ülkede olduğu gibi, Türkiye’de de yasal düzenlemeler yapılmıştır. Düzenlemelerin iki temel amacı vardır: İlki, işletme­lerin rekabet haklarını kötüye kullanmalarını (haksız rekabeti) önlemek, ikinci­si ise, serbest rekabet piyasasının bozulmasını ve tekelleşmeyi önlemektir. Bu iki amacı gerçekleştirmeye yönelik hukuk kuralları, “Rekabet Hukuku” ya da “Geniş Anlamda Haksız Rekabet Hukuku” üst başlığı altında ele alınabilir. Ülkemizde, Rekabet Hukuku mevzuatı içerisinde dört yasal düzenleme yürürlüktedir.

  1. Tekelleşmeyi ve piyasadaki hâkim durumun kötüye kullanılmasını önle­mek için Anayasa’nın 167’nci maddesine dayanılarak 1994’de çıkarılmış olan 4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun.
  2. Haksız rekabeti önlemeye yönelik yasalar (TBK m.57, TTK m.54 vd. ve 3577 Sayılı İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesine İlişkin Kanun). Bizim bu ders kapsamındaki asıl inceleme konumuz, TTK’daki hükümlerdir.

Haksız Rekabetin Tanımı ve Unsurları

TTK m.54/1, haksız rekabete ilişkin hükümlerin amacını gösteren bir ilkeyi içer­mektedir : “…bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağ­lanması”. “Bütün katılanlar” ibaresi, işletmeci, üretici, aracı ve müşteri gibi piyasa aktörleri yanında, medya gibi karar etkileyicilerini ve kamuyu da kapsamaktadır.

TTK m.54/2’de ise, tanım nitelikli bir hükme yer verilmiştir. Buna göre haksız rekabet, rakipler arasında veya tedarik edenler ile müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına aykırı diğer şekillerdeki davranışlar ile ticari uygulamalardır (tanımdaki “etkileyen” in önüne “olumsuz” sözcüğü eklen­mesi gerektiği konusunda Bkz. Moroğlu, Tasarı Değerlendirmeleri). Haksız reka­betten söz edebilmek için gerekli unsurlar, tanımdan ve haksız rekabet davalarına dair TTK m.56’dan çıkarılabilir:

  1. Rakipler arasında veya tedarik edenler ile müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen davranış veya ticari uygulama söz konusu olmalıdır. Böylece hak­sız rekabet kurallarının koruma alanı genişletilmiş olmakta, sadece rakipler arası yarışı esas alan eski koruma sistemi devre dışı kalmaktadır.
  2. Davranış veya uygulama, dürüstlük kuralına aykırılık oluşturmalıdır. Alda­tıcı hareket, dürüstlük kuralına zaten aykırılık taşıyacağı için, bunun ayrıca vurgulanması gereksiz gözükmektedir. Haksız rekabet davalarını düzenle­yen TTK m.56’dan da açıkça anlaşıldığı üzere, failin kusuru, haksız rekabe­tin bir unsuru olmayıp, sadece, tazminat talebi için zarar ile birlikte ispatı gereken hususlardan birisidir.
  3. Davranış veya uygulama zarara veya en azından zarar tehlikesine yolaç- malıdır (TTK m.56/1). Bu hükme göre, tazminat talebi için zarar tehlikesi yeterli olmayıp zararın varlığı şarttır.

Başlıca Haksız Rekabet Örnekleri

TTK m.55, eTK m.57’de on bent halinde ve örnek niteliğinde sayılmış bulunan haksız rekabet hallerini oldukça genişletmiş ise de bu sayım da sınırlayıcı değil, örnekleyicidir. Sayım sınırlı olmadığına göre, TTK’nın neden bu kadar çok örne­ğe yer verdiği sorusu düşünülebilir. Gerekçeden anlaşıldığına göre, bir fiil, sayılan örneklerden birisine giriyorsa, tanım maddesine göre bir araştırma yapmaya ge­rek kalmayacak, böylece uygulamada, hangi fiil ve uygulamaların haksız rekabet sayılacağı konusunda doğabilecek tereddütler azalacaktır. Ayrıca, TTK m.62 ve 63’deki cezai yaptırımların uygulanması için de suç oluşturan fiilin kanunda gös­terilmiş (kanunilik ilkesi) bulunması gerekmektedir.

TTK m.55, “dürüstlük kuralına aykırı davranışlar, ticari uygulamalar” kenar başlığı altında, başlıca haksız rekabet hâlleri olarak altı kategori oluşturduktan sonra, her bir kategori içindeki alt bentlerde de uygulamada sıkça rastlanabilecek örneklere yer vermiştir.

Dürüstlük Kuralına Aykırı Reklamlar ve Satış Yöntemleri ile Diğer Hu­kuka Aykırı Davranışlar

Bu ilk kategoriye giren örnek olarak özellikle gösterilen oniki hâl mevcuttur.

  1. Başkalarını veya onların mallarını, iş ürünlerini, fiyatlarını, faaliyetlerini veya ticari işlerini yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamalar­la kötülemek (Örneğin, rakip işletme sahibi veya ürünleri hakkında gerçeğe aykırı veya gereksiz beyanlarda bulunarak kötülemek, asılsız dedikodular çıkarmak; gerekçede verilen örneği aktarırsak, ünlü bir diş hekiminin çalışa­mayacak kadar hasta olduğunu yaymak.).
  2. Kendisi, ticari işletmesi, işletme işaretleri, malları, iş ürünleri, faaliyetleri, fiyatları, stokları, satış kampanyalarının biçimi ve iş ilişkileri hakkında ger­çek dışı veya yanıltıcı açıklamalarda bulunmak veya aynı yollarla üçüncü kişiyi rekabette öne geçirmek (Son hâle örnek olarak, hak etmediği halde, müşteri çekebilmesi ve reklamı uğruna, alelade bir giyim firmasına kalite ödülü vermek gösterilebilir.).
  3. Paye, diploma veya ödül almadığı hâlde bunlara sahipmişçesine hareket ede­rek müstesna yeteneğe malik bulunduğu zannını uyandırmaya çalışmak veya buna elverişli doğru olmayan meslek adları ve sembolleri kullanmak (Örneğin uzman doktor olmadığı halde kendisini böyle tanıtan ya da edebiyat doktorası yapmasına rağmen, işletmesinde ürettiği temizlik ürünleri ve deterjanlar üze­rinde doktor unvanı kullanan birisi haksız rekabette bulunmuş olur. Gerekçede, “Paris’ten diplomalı terzi”, “ödüllü çevirmen” gibi ifadeler, örnek verilmiştir.).
  4. Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak. (Karıştırılacak benzerlik, eTK’da iltibas sözcüğü ile vurgulanmıştı. Örneğin, başkasının işletme adı, markası, ticaret unvanı, lo­gosu ve sair tanıtıcı işaretleri ile benzerlikler yaratmaya çalışmak, buraya gi­rer. Karıştırılma olasılığının varlığı araştırılırken, orta düzeyde ve normal bir müşterinin, dış görünüm olarak algısı ve değerlendirmesi ölçüt alınmaktadır. Fakat ilgili tanıtım aracını taşıyan mal, özel bir alıcı kitlesine hitap ediyorsa bu özel kitlenin yanılma olasılığı üzerinde durulması gerekir.).
  5. Kendisini, mallarını, iş ürünlerini, faaliyetlerini, fiyatlarını, gerçeğe aykırı, yanıltıcı, rakibini gereksiz yere kötüleyici veya gereksiz yere onun tanınmış- lığından yararlanacak şekilde; başkaları, malları, iş ürünleri veya fiyatlarıyla karşılaştırmak ya da üçüncü kişiyi benzer yollardan öne geçirmek. (Aldatı­cı reklamlar buraya girer. TSE belgesi almış gibi reklam yapmak, bilimsel veri olmadığı halde ürünlerinin sağlığa iyi geldiğini açıklamak gibi. Başkalarının ününden haksız yere yararlanma sağlayan, abartılı karşılaştırma içeren rek­lamlar da haksız rekabet oluşturur. Örneğin, ARKAN’ın belirttiği üzere, “Per- sil değil ama en az onun kadar iyi” biçiminde bir reklam, başkasının başarı ve gayretinden, haksız yararlanma sayılır. Kanun gerekçesinde karşılaştırmalı reklam konusunda, “Süper market (x)’den daha ucuza daha kalitelisi”, “De­terjanımız tanıdığınız (X) değildir. Şüphesiz (X)’den daha ucuz, daha etkili, üstelik (X)’den daha çevreci”, “Herkesinkinden daha ucuz ve sağlıklı”. Çünkü karşılaştırmalı reklam kural olarak hukuka aykırı değildir, kanunen dürüstlük kurallarına aykırı sayılmamış, yasaklanmamıştır. Hukuka aykırı olan, nesnel yönden gerçek dışı ve ölçüyü aşan abartılı karşılaştırmalı reklamdır” denilmek­tedir. eTK Döneminde, “Birinci”, “En büyük”, “En eski” gibi rakiplere oranla en üstünlük ifade eden ilân ve reklamlar yapılmasının belirli hallerde haksız rekabet oluşturacağı kabul edilmiştir.).
  6. Seçilmiş bazı malları, iş ürünlerini veya faaliyetleri birden çok kere teda­rik fiyatının altında satışa sunmak, bu sunumları reklamlarında özellikle vurgulamak ve bu şekilde müşterilerini, kendisinin veya rakiplerinin yete­neği hakkında yanıltmak. Şu kadar ki satış fiyatının, aynı çeşit malların, iş ürünlerinin veya faaliyetlerinin benzer hacimde alımında uygulanan teda­rik fiyatının altında olması hâlinde yanıltmanın varlığı karine olarak kabul olunur; davalı, gerçek tedarik fiyatını ispatladığı takdirde bu fiyat değerlen­dirmeye esas olur (Bu bent, mostra=göstermelik mal ile müşteriyi avlama denilebilecek halleri kapsamaktadır.).
  7. Müşteriyi ek edimlerle sunumun gerçek değeri hakkında yanıltmak (Ge­rekçeye göre, müşteriye ek edimler, örneğin armağanlar, primler gibi avan­tajlar vaad ederek, vererek veya tanıyarak müşterilerin malın kalitesi, taze­liği, defolu olup olmadığı konusunda fazla düşündürmeden yöneltilmesidir. Hükmün ağırlık merkezi müşterinin sunumun gerçek değeri hakkında ya- nıltılmasıdır.).
  8. Müşterinin karar verme özgürlüğünü özellikle saldırgan satış yöntemleri ile sınırlamak (Gerekçeye göre, hükmün temelindeki düşünce, satış yöntemi itibarıyla, müşterinin makbul sayılamayacak, güç psikolojik duruma sokula­rak satın alma zorunluluğu altında bırakılmasıdır. Bu düşünce özellikle “sal­dırgan” ibaresinde ifadesini bulur. Kastedilen, şaşırtan, beklenmedik evin ka­pısına gelerek yapılan (kapıdan), bir kamyondan veya yoldan zorla çevirerek yapılan satışlardır. “Özellikle” kelimesi hükmün uygulanabilmesinin şartıdır. Her saldırgan satış yöntemi, haksız rekabet oluşturmaz. Aksi hâlde, tüm iş­portacıların, kamyon veya minibüsten satış yapanların, otomobile el sallayıp sizi lokantasına davet edenlerin bu hükmün kapsamına girmesi gerekir Oysa amaç bu değildir. Önemli olan saldırganlığın özellik taşıması ve muhatabını adeta köşeye sıkıştırmasıdır).
  9. Malların, iş ürünlerinin veya faaliyetlerin özelliklerini, miktarını, kullanım amaçlarını, yararlarını veya tehlikelerini gizlemek ve bu şekilde müşteriyi yanıltmak (Örneğin, büyük bir tenekenin yarısına kadar zeytinyağı doldu­rulmuş olduğu halde, ucuzmuş gibi satışa sunulması).
  10. Taksitle satım sözleşmelerine veya buna benzer hukuki işlemlere ilişkin ka­muya yapılan ilânlarda unvanını açıkça belirtmemek, peşin veya toplam satış fiyatını veya taksitle satımdan kaynaklanan ek maliyeti Türk Lirası ve yıllık oranlar üzerinden belirtmemek.
  11. Tüketici kredilerine ilişkin kamuya yapılan ilânlarda unvanını açıkça be­lirtmemek veya kredilerin net tutarlarına, toplam giderlerine, efektif yıllık faizlerine ilişkin açık beyanlarda bulunmamak.
  12. İşletmesine ilişkin faaliyetleri çerçevesinde, taksitle satım veya tüketici kre­disi sözleşmeleri sunan veya akdeden ve bu bağlamda sözleşmenin konusu, fiyatı, ödeme şartları, sözleşme süresi, müşterinin cayma veya fesih hakkı­na veya kalan borcu vadeden önce ödeme hakkına ilişkin eksik veya yanlış bilgiler içeren sözleşme formülleri kullanmak.

Sözleşmeyi İhlale veya Sona Erdirmeye Yöneltmek

Kanunda, bu ikinci kategoriye giren örnek olarak özellikle gösterilen dört hâl mevcuttur:

  1. Müşterilerle kendisinin bizzat sözleşme yapabilmesi için, onları başkalarıy­la yapmış oldukları sözleşmelere aykırı davranmaya yöneltmek,
  2. Üçüncü kişilerin işçilerine, vekillerine ve diğer yardımcı kişilerine, haket- medikleri ve onları işlerinin ifasında yükümlülüklerine aykırı davranmaya yöneltebilecek yararlar sağlayarak veya önererek kendisine veya başkaları­na çıkar sağlamaya çalışmak,
  3. İşçileri, vekilleri veya diğer yardımcı kişileri, işverenlerinin veya müvekkil­lerinin üretim ve iş sırlarını ifşa etmeye veya ele geçirmeye yöneltmek,
  4. Onunla kendisinin bu tür bir sözleşme yapabilmesi için, taksitle satış, peşin satış veya tüketici kredisi sözleşmesi yapmış olan alıcının veya kredi alan kişinin, bu sözleşmeden caymasına veya peşin satış sözleşmesi yapmış olan alıcının bu sözleşmeyi feshetmesine yöneltmek.

Başkalarının İş Ürünlerinden Yetkisiz Yararlanmak

Bu üçüncü kategoriye giren örnek olarak özellikle gösterilen üç hâl mevcuttur:

  1. Kendisine emanet edilmiş teklif, hesap veya plan gibi bir iş ürününden yet­kisiz yararlanmak,
  2. Üçüncü kişilere ait teklif, hesap veya plan gibi bir iş ürününden, bunların kendisine yetkisiz olarak tevdi edilmiş veya sağlanmış olduğunun bilinmesi gerektiği hâlde yararlanmak,
  3. Kendisinin uygun bir katkısı olmaksızın başkasına ait pazarlanmaya hazır çalışma ürünlerini teknik çoğaltma yöntemleriyle devralıp onlardan yarar­lanmak.

Üretim ve İş Sırlarını Hukuka Aykırı Olarak İfşa Etmek

Dördüncü sıradaki bu kategoriye, özellikle, gizlice ve izinsiz olarak ele geçirilen veya başkaca hukuka aykırı bir şekilde öğrenilen bilgilerin ve üretenin iş sırları­nın değerlendirilmesi veya başkalarına bildirilmesi şeklindeki dürüstlüğe aykırı davranış örnek verilmiştir. (Rakip ilaç firmasının labaratuar yetkilisini yüksek bir ücretle transfer ederek, onun bildiği meslek sırlarını kullanmak veya açıklamasını sağlamak gibi).

İş Şartlarına Uymamak

Beşinci sıradaki bu kategoriye, özellikle kanun veya sözleşmeyle, rakiplere de yük­lenmiş olan veya bir meslek dalında veya çevrede olağan olan iş şartlarına uyma­yanların dürüstlüğe aykırı davranmış olması örnek verilmiştir (Eczanelerin nöbet sırasını ihlal etmesi).

Dürüstlük Kuralına Aykırı İşlem Şartları Kullanmak

Son kategoride örnek olarak özellikle yanıltıcı bir şekilde diğer taraf aleyhine;

  1. Doğrudan veya yorum yoluyla uygulanacak kanuni düzenlemeden önemli ölçüde ayrılan veya
  2. Sözleşmenin niteliğine önemli ölçüde aykırı haklar ve borçlar dağılımını öngören, önceden yazılmış genel işlem şartlarını kullananların dürüstlüğe aykırı davranmış olacağı belirtilmiştir.

Haksız Rekabetin Yaptırımları

Kanun, haksız rekabetin neden olacağı sorumluluğu hukuki ve ayrıca cezai yap­tırımlara bağlamıştır.

Hukuki Yaptırımlar

TTK m.56, haksız rekabet nedeniyle açılabilecek hukuk davalarını ve bunları aça­bilecek kişileri düzenlemiştir. Açılabilecek davalar ve ileri sürülebilecek talepler şunlardır:

  1. Haksız rekabetin tespiti,
  2. Haksız rekabetin önlenmesi (devam eden ve tekrar tehlikesi olan fiillerde),
  3. Haksız rekabet sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılması, haksız rekabet yanlış veya yanıltıcı beyanlarla yapılmışsa bu beyanların düzeltil­mesi ve tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise, haksız rekabetin işlen­mesinde etkili olan araçların ve malların imhası (Örneğin, iltibasa yolaçan markayı içeren ambalaj ve etiketlerin toplanması ve imhası, haksız rekabet konusu vasıfsız ve boş tüplerin imha edilmesi gibi.
  4. Zarar varsa tazminat (maddi tazminat olarak mahkeme, failin tecavüz so­nucunda elde etmesi mümkün görülen menfaat karşılığına hükmedebilir (TTK m.56/1),
  5. TBK m.58’deki şartlar varsa manevi tazminat.

Mahkeme, davayı kazanan tarafın talebiyle, gideri davayı kaybeden taraftan alınmak üzere hükmün kesinleşmesinden sonra ilân edilmesine de karar vere­bilir; ilânın şeklini ve kapsamını mahkeme belirler (TTK m.59). Amaç, haksız rekabetin yol açtığı itibar kaybını kamuoyu gözünde giderebilmektir.

Davacı Sıfatı

Haksız rekabete ilişkin TTK hükümleri yalnızca rakipleri değil, kamu yararını da bir ölçüde korumaya amaçladığı için, davacılar çevresi genişletilmiş; zarar gören rakip yanında müşteriler ile mesleki ve ekonomik örgütler ve birliklere de dava açma yetkisi tanınmıştır.

Zarar Gören/Görme Tehlikesi Olan Kişi

Haksız rekabetten dolayı müşterileri, mesleki itibarı, kredisi, ticari işletmesi veya diğer ekonomik çıkarları zarar gören veya zarar görme tehlikesine maruz kalan kişi, yukarıda sayılan beş tür davanın tamamını açabilme yetkisine sahiptir. Bu kişi genellikle failin rakibi konumundadır fakat rekabet ilişkisinin varlığı şart ol­madığı için, rakip olmayan biri de dava açabilir. Ancak, tazminat davaları için zarar görme tehlikesinin varlığı yetmez; fiilen zarar görmüş olmak şarttır.

Müşteriler

Haksız rekabet yüzünden ekonomik çıkarları zarar gören veya zarara uğrama teh­likesi bulunan müşteriler de anılan davaları açabilir. Tazminat davaları fiilen zarar görmüş olmayı gerektirir. Araç ve malların imhasını talep etme yetkisi, müşterile­re tanınmamıştır (TTK m.56/2). Eski TK’da, sadece zarar gören müşterilere dava hakkı tanınmış iken TTK, zarar tehlikesini de yeterli sayarak hakkın kapsamını ge­nişletmiş ise de uygulamada müşterilerin bu yola pek gitmedikleri görülmektedir. Kanaatimizce zarar tehlikesinin yeterli sayılması, bundan sonra, rakip işletmelerin birbirlerine karşı müşteri görünümünde bazı kişileri tahrik etmesine, yani kötü niyetli taleplere yolaçabilir. Kötüniyetin kanıtlanmasındaki güçlük de cabasıdır.

Mesleki ve Ekonomik Örgüt ve Birlikler

Ticaret ve sanayi odaları, esnaf odaları, dernekler, borsalar ve tüzüklerine göre üyelerinin ekonomik menfaatlerini korumaya yetkili olan diğer mesleki ve eko­nomik birlikler ile tüzüklerine göre tüketicilerin ekonomik menfaatlerini koru­yan sivil toplum kuruluşları (tüketici dernek ve vakıfları) ile kamusal nitelikli ku­rumlar da tazminat davaları dışındaki ilk üç davayı açabilirler. Bu kapsamdaki birliklere örnek olarak, Türkiye Bankalar Birliği, Türkiye Sigorta, Reasürans ve Emeklilik Şirketleri Birliği ve Türkiye Sermaye Piyasası Aracı Kuruluşlar Birliği sayılabilir.

Davalı Sıfatı

Dava, haksız rekabette bulunan kişiye (faile), haksız rekabet, iş veya hizmetleri sırasında çalışanlarınca işlenmiş ise onları çalıştırana (TTK m.57), ayrıca haksız rekabet basın, yayın, iletişim ve bilişim kuruluşlarınca gerçekleştirilmişse, kanun­da sıra ile sayılan yetkililere karşı açılabilir (TTK m.58).

Hükmün Üçüncü Kişilere Karşı İcrası

Usul Hukukunun genel kuralı uyarınca, etkisi itibariyle bir hüküm, ancak taraflar hakkında icra edilebilir. Bu kuralın istisnalarından birisi de haksız rekabet dava­
larında ortaya çıkmaktadır. TTK m.56/4’e göre, bir kişi aleyhine, TTK m.56/1’de sayılan ilk üç davanın açılması sonucu verilen kesin hüküm, haksız rekabet konu­su malları, doğrudan veya dolaylı o kişiden ticari amaçla elde etmiş olan üçüncü kişiler hakkında da icra edilir. Böylece, alınan kesin hükmün, sözkonusu malları, bir şekilde satışa sunan veya kişisel ihtiyacından fazla elinde bulunduran, örneğin toptancı veya dağıtıcı firmalara karşı da icrası mümkündür.

Zamanaşımı

Haksız rekabette zamanaşımı süresi, dava hakkının doğduğunun öğrenildiği ta­rihten itibaren bir yıl ve herhalde doğumundan itibaren üç yıl geçmekle zamana­şımına uğrar. Ancak, fiil aynı zamanda cezayı gerektirir nitelikte ve ceza kanunları daha uzun bir dava zamanaşımı süresi öngörmüş ise, bu süre hukuk davalarında da uygulanır (TTK m.60).

Cezai Yaptırımlar

TTK m.62/1, dört bent halinde cezayı gerektiren haksız rekabet fiillerini saymış­tır. Bu hâllerde, TTK m.56 uyarınca hukuk davası açmaya yetkili olanlardan biri­sinin şikayeti üzerine dava açılmakta ve maddede öngörülen hapisveya adli para cezası verilmektedir. Bir tüzel kişinin işlerinin görülmesi sırasında işlenen haksız rekabet fiillerinden dolayı hükmolunacak cezai yaptırım, tüzel kişi adına hareket eden veya etmesi gerekmiş olan organın üyelerine veya ortaklarına uygulanır. Fiil, bir tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmiş ise, tüzel kişi hakkında, bunlara özgü güvenlik tedbirlerine de karar verilebilir (TTK m.63).

Leave a comment

error: Content is protected !!