V.U.K.'nun 359'ncu maddesinin (a) bendinin 1 ve 2 nolu alt bentlerinde düzenlenen ve altı aydan üç yıla kadar hapis cezası öngörülen kaçakçılık fiillerinden dolayı hükmolunan hapis cezasının para cezasına çevrilmesi mümkündür.
Anılan maddede, paraya çevrilme ile ilgili olarak;
"Hükmolunan hapis cezasının para cezasına çevrilmesinde, hapis cezasının her bir günü için, sanayi sektöründe çalışan 16 yaşından büyük işçiler için hüküm tarihinde yürürlükte bulunan asgari ücretin bir aylık brüt tutarının yarısı esas alınır ve hükmolunan bu para cezası ertelenemez" hükmüne yer verilmiştir.
Ancak, anılan fıkrada yazılı bulunan "hüküm tarihinde"sözcükleri Anayasa Mahkemesinin 7.6.1999 gün ve 1999/10-22 sayılı kararıyla iptal edildiğinden, hürriyeti bağlayıcı cezanın, suç tarihinde yürürlükte bulunan asgari ücret esas alınarak para cezasına çevrilmesi gerekmektedir."
Yargıtay konuya ilişkin kararlarında;
"Sanık vekilinin dosyada mevcut tarihsiz dilekçesi ile î2.4.2000 tarihli celsede vaki,hürriyeti bağlayıcı cezanın para cezasına çevrilmesi talebi konusunda bir karar verilmemesini",
"Sanığın kişiliği ve suçun işlenmesinde olumsuz olarak değerlendirilen özellikler denetime olanak sağlanması bakımından açıklanıp gösterilmeden temel cezanın alt sınırdan tayininde olumlu görülen suçun işleniş şekli, bu kez olumsuz bulunarak çelişen gerekçeyle hürriyeti bağlayıcı cezanın paraya çevrilmesine yer olmadığına karar verilmesini",
"Suç tarihi itibariyle hürriyeti bağlayıcı cezanın, sanayi sektöründe çalışan 16 yaşından büyük işçiler için tespit edilen bir aylık asgari ücretin brüt tutarının yansı yerine 647 sayılı Kanunun 4. maddesine göre paraya çevrilmesini"
"Hürriyeti bağlayıcı cezadan çevrilen para cezasının ertelenemeyeceğine ilişkin 4108 Sayılı Yasa ile değişik 213 Sayılı Yasanın 359.maddesine aykırı davranılmasını"
Yasaya aykırı bulmuştur.
Hürriyeti bağlayıcı cezanın suç tarihi yerine hüküm tarihinde yürürlükte bulunan asgari ücretin esas alınması suretiyle para cezasına çevrilmesi sonucu sanığa fazla ceza tayini, (11.C.D. 5.7.2000,1999/8128-2000/3386)
Hüküm fıkrasında ceza uygulama maddesinin 359/a-2 olarak mahallinde düzeltilmesi mümkün görülmüştür.
Bozmaya uyularak yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin tahkikat neticelerine uygun olarak tecelli eden kanaat ve takdirine, tetkik olunan dosya içeriğine göre müdahil vekilinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine; ancak:
1-Suç tarihi itibariyle 4108 Sayılı Kanunla değişik 213 Sayılı Kanunun 359/1 maddesindeki hapis cezası asgari haddinin 6 ay olduğunun gözetilmemesi,
2-Sanığın hükmolunan hapis cezasının günlüğü, suç tarihinde yürürlükte bulunan sanayii sektöründe 16 yaşından büyükler için tespit edilen asgari ücretin yansı olan 8.505.000 lira yerine 283.000 liradan para cezasına çevrilmesi sonucu eksik ceza tayini,
3-213 Sayılı Yasanın 359.maddesinde yer alan fer'i ceza ve ilan keyfiyetinin 4108 Sayılı Yasa ile yürürlükten kaldırıldığı gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi,
4-Hürriyeti bağlayıcı cezadan çevrilen para cezasının ertelenemeyeceğine ilişkin 4108 Sayılı Yasa ile değişik 213 Sayılı Yasanın 359.maddesine aykırı davranılması,
Kanuna aykın, müdahil vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı CMUK.nun 3 21.maddesi uyarınca BOZULMASINA, oybirliği ile karar verildi (ll.CD. 7.11.2001,9479-10351)
Defter ve belgeleri gizlemek suçundan verilen hükme yönelik temyize gelince: Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin tahkikat neticelerine uygun olarak tecelli eden kanaat ve takdirine, tetkik olunan dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine; ancak:
Sanık vekilinin dosyada mevcut tarihsiz dilekçesi ile 12.4.2000 tarihli celsede vaki, hürriyeti bağlayıcı cezanın para cezasına çevrilmesi talebi konusunda bir karar verilmemesi,
Kanuna aykırı, sanık vekili ile müdahil vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepden dolayı CMUK.nun 321.maddesi uyarınca BOZULMASINA, oybirliği ile karar verildi. (ll.CD. 8.11..2001, 5132-10401)
Hürriyeti bağlayıcı cezanın 359'ncu maddede öngörülen biçimde paraya çevrilmesi halinde mahkeme gerekli gördüğü takdirde para cezasını taksitlendirebilir.
647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkındaki Kanunun 5/3-4. fıkralarına göre;
"Mahkeme gerekli gördüğü takdirde,hükmedeceği para cezasının tayin edeceği sürelerde ve belirli taksitlerle ödenmesine de karar verebilir. Ancak taksitlerden birinin süresinde ödenmemesi halinde geri kalan miktarın tamamının tahsili gerektiğini de kararda gösterir.
Taksit süresi iki yılı geçemez ve taksit miktarı dörtten eksik olamaz."
Para cezasının taksitlendirilmesinde şu hususlar gözönünde tutulmalıdır.
Sanığın veya müdafiinin taksitlendirme istemi varsa, hüküm yerinde mutlaka bu talebin reddi veya kabulü yolunda karar verilmelidir. Talebin reddi halinde CMUK.nun 32 ve 269 nci maddelere uygun şekilde gerekçe gösterilmesi ve infaz sırasında C.Savcısının taksitlendirme yetkisini kısıtlayacak nitelikte karar verilmemesi gerekir, kararda sadece taksit sayısının gösterilmesi yeterli olmayıp ne kadar sürede taksitlerin tahsil edileceği açıkça gösterilmelidir.Taksitle ödeme süresinin başlangıç birimi ay olarak belirlenmeli, ancak infazı kısıtlayacak şekilde, örneğin, ilk taksidin hükmün kesinleştiği ay başından itibaren alınmasına veya her ayın ilk günü, ilk haftası ödenmesine denilmemelidir. Taksitlerden birinin ödenmemesi durumunda geri kalan miktarın tamamının tahsili gerektiği hususu kararda belirtilmelidir. Birden fazla para cezalan içtima ettirildikten soma taksitlendirilmelidir.
Yargıtay, konuyla ilgili olarak;
"647 Sayılı Kanunun 5.maddesi uyarınca para cezası taksitlendirilirken infazdaki yetkiyi kısıtlayacak şekilde her taksidin ödeme tarihinin gün olarak tesbitini"
"Taksitlerden birinin ödenmemesi halinde geri kalan miktarın tamamının tahsili gerekeceği hususunun kararda gösterilmemesini" yasaya aykırı bulmuş, "Aylık ödeme mutad olduğundan kararda taksit ödeme süresinin belirtilmemesini" bozma nedeni saymamış, "bozmadan önceki kararda taksitlendirmeye hükmolunmasının sanıklar için kazanılmış hak oluşturduğuna" karar vermiştir.
4369 SAYILI Yasa ile değişik V.U.K.'nun 359.maddesi uyarınca, hürriyeti bağlayıcı (hapis) cezasından çevrilen para cezası ertelenemez. Benzer hüküm, 4108 sayılı Yasa ile değişik 2.6.1995 tarihinde yürürlüğe giren 359'ncu maddede de yer almaktaydı. Ancak 2.6.1995 tarihinden önceki tarihlerde işlenen suçlardan dolayı para cezasının ertelenmesini yasaklayan bir hüküm bulunmamaktadır.
Hürriyeti bağlayıcı cezaya hükmolunması durumunda ise ertelemeye hükmolunurken 647 Sayılı Yasanın 6.maddesinde öngörülen koşulların varlığı gerekir. Buna göre;
1-Hükümlü evvelce adliye mahkemelerince para cezasından başka bir ceza ile mahkum olmamalıdır.
2-Mahkum olduğu cezanın ağır veya hafif para cezası veya bir yıla kadar ağır hapis (bir yıl dahil) veya iki yıla kadar hapis veya hafif hapis cezalarından biri olması gerekir.
3-Cezasının ertelenmesi halinde ileride suç işlemekten çekineceği konusunda mahkemede olumlu kanaat oluşmalıdır.
647 Sayılı Yasanın 6.maddesine göre de;
"Suç işlendiği tarihte 18 yaşını doldurmamış olanlar ile 65 yaşını doldurmuş olanların mahkum oldukları ağır hapis cezası iki yıldan (iki yıl dahil), hapis veya hafif hapis cezası üç yıldan (üç yıl dahil) fazla olmadığı hallerde diğer koşullar da bulunuyorsa cezanın ertelenmesine karar verilebilir."
Ertelemenin mümkün olduğu durumlarda, Yargılayın yerleşik uygulamalarına göre;
Ertelemeden yararlanmak için hükümlülüğün bulunmaması veya hükümlülüğün hukuki sonuçlarıyla birlikte ortadan kalkması gerekir. Hükümlülüğün tekerrürü oluşturmayacak kadar eski olması ve hükümlülüğü kaldıracak hukuki nedenlerden olmadığından böyle durumlarda ertelemeye hükmolunamaz. Ahlaki eğilim sözcüğü yasadan çıkarıldığından, bu sözcüklerle ertelemenin reddine karar verilemez. Ertelemeye ilişkin GEREKÇE'de sanığın olay öncesi ve sonrası davranışları gözönüne alınarak gelecekteki yaşamı sezilmeli, sanığın suç işleme konusundaki eğilimi değerlendirilmelidir. Cezaların ertelenip ertelenmeyeceği hususundaki takdirin mutlaka yasal olması, sanığın kişiliğine dayanması ve olay ile uyumlu olması koşuldur. İçtimaen verilen hürriyeti bağlayıcı cezaların ertelenebilmesi için, içtimaen verilen toplam ceza miktarının erteleme sınırını aşmaması gerekir, erteleme gerekçesinde somut nedenlere dayanılmalı, yasadaki sözcükler tekrarlanarak Erteleme isteminin reddine karar verilmemelidir. Erteleme talebinde bulunulması halinde mutlaka bu talebi karşılayacak olumlu veya olumsuz ve gerekçeli bir karar verilmelidir. Ertelememeye ilişkin gerekçe, diğer uygulamalarla,örneğin temel cezasının asgari sınırdan tayininde veya TCK.'nun 59.maddesinin uygulanmasında gösterilen gerekçe ile çelişmemelidir.
Cezaların kişiselleştirilmesi amacını güden TCK.'nun 59'uncu maddesi takdiri azaltıcı sebepler yönün en sınırlama getirmemiş, olayda takdiri azaltıcı nedenlerin bulunup bulunmadığının takdiri hakime bırakılmıştır.
TCK.'nun 59.maddesinde "Kanuni tahfif sebeplerinden ayrı olarak mahkemece her ne zaman fail lehine cezayı hafifletecek takdiri sebepler kabul edilirse... diğer cezalar altıda birden fazla olmamak üzere indirilir" hükmü yer almış olup, 11.7.1976 gün ve 1976/3-4/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtildiği üzere, yasa koyucu, bir suçu oluşturan unsurlarla çatışmamak veya yasal indirim sınırlarını geçmemek kaydıyla hakime geniş bir takdir yetkisi tanımış, hatta uygulamadaki çeşitli halleri kapsayacak bir kalıp bulmanın zorluğu karşısında bir tanımlama yapmaktan isteyerek kaçınmıştır. Her olayın özelliği dikkate alınarak tertip edilecek cezanın, suçlunun kişiliğine ve suça uydurulması suretiyle daha insancıl koşullarla dengeli bir adaletin tahakkuku amaç edinilmiştir (CGK. 9.6.1998, 8/163-216)
Bu itibarla, hakim, olayın özelliğini dikkate alarak, hükmolunacak cezanın sanığın kişiliğine uydurulmasının sağlanması bakımından geçerli bir gerekçe ile 59.maddeyi uygulayarak yasal sınırlar içinde cezadan indirim yapabilir. Hakim, talep olmaksızın bu maddenin uygulanması yoluna gidebileceği gibi, talep halinde de yasal gerekçe göstererek bu maddeyi uyguiamayabilir.
TCK.nun 59.maddesi, mahkemenin takdirine bağlı hususlardan olmakla beraber, bu takdir hakkının kullanılmaması nedeniyle gösterilen gerekçenin makul ve makbul olması, hukuk kaidelerini zedelemeyecek, yasanın amacına aykırı düşmeyecek ve vicdanları rahatsız etmeyecek bir mahiyet taşıması, hak ve nesafet kurallarına uygun olması gerekmektedir.
Yerleşmiş uygulamalara göre, TCK.'mm 59.maddesi bir atıf maddesi olmayıp, maddenin uygulanması veya uygulanmamasına ilişkin kararlar, diğer uygulamalar gibi Yargıtay'ın denetimine tabidir. Genel olarak "takdirin, akla, hukuka ve dosyaya uygun açıklaması" olarak tanımlanan GEREKÇE'de hakimin takdiri azaltıcı sebebin uygulanma veya uygulanmama nedenlerini göstermesi zorunludur (CMUK. 260.Md.). TCK.'nun 59.maddesinin olaya göre değil sanığın kişiliğine göre uygulanması takdir edilmelidir. Bu nedenle, sırf suçun işleniş biçimi veya suçun unsurlarından olan bir husus takdiri hafifletici neden bakımından esas alınamaz.
Yargıtay "Sanık müdafıinin son oturumda, lehe olan yasa hükümlerinin uygulanması isteminin TCK.'nun 59.maddesini de kapsadığı gözetilmeden bu konuda olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesi"nin yasaya aykırı olduğuna karar vermiştir."'
213 Sayılı V.U.K.'nun 359.maddesinde öngörülen kaçakçılık fiilleri bakımından (a) bendinin 1 ve 2 nolu alt bentlerindeki fiilleri işleyenler hakkında 6 aydan 3 yıla kadar HAPİS; (b) bendinin 1 ve 2 nolu bentlerinde öngörülen fiiller için 18 aydan 3 yıla kadar AĞIR HAPİS cezalarına hükmolunacağı düzenlenmiştir.
Yasa koyucu cezanın kişiselleştirilmesini sağlaması bakımından, hakimin her olayın özelliğine ve failin kişiliğine göre gerekçesini göstererek, iki sınır arasında temel cezayı belirlemesine olanak sağlamıştır.
TCY.'nın 29/son maddesinde "Hakim,iki sınır arasında temel cezayı, suçun işleniş biçimi, suçun işlenmesinde kullanılan araç, suç konusunun önem ve değeri, suçun işlendiği zaman ve yer, fiilin diğer özellikleri, zararın veya tehlikenin ağırlığı, kastın veya taksirin yoğunluğu, suç sebepleri ve saikleri, failin amacı, geçmişi, şahsi ve sosyal durumu, fiilden sonraki davranışları gibi hususları gözönünde bulundurmak suretiyle takdirini kullanarak belirler. Cezanın asgari hadden tayini halinde dahi takdirin sebepleri kararda mutlaka gösterilir." Hükmü ile hakimin iki sınır arasında ceza tayin ederken (alt sınırdan belirlense dahi) mutlaka gerekçe gösterilmesi gerektiği düzenlenmiş ve sınırlı olmayacak bir biçimde hangi hususların gerekçe olarak gösterilebileceği örnekseme metodu ile belirlenmiştir.
Bu itibarla, V.U.K.'nun 359.maddesinin (a) ve (b) bentlerinde öngörülen cezalar tayin edilirken, cezanın maddede yazılı alt sınır veya alt sınırın üzerinde belirlenmesi gereğince gösterilen gerekçenin; yukarıda belirtilen TCK.'nun 29'uncu maddesinde belirtilen ölçüler içinde, dosya içeriğine uygun olarak ilgili bilgi ve belgelerin isabetle değerlendirildiğini gösterir biçimde yasal ve yeterli olması gerekir.. Gerekçenin bu niteliği, yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi kararı aydınlatmak,keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek özelliklerini de taşımalıdır. Hakim, bu konuda takdir yetkisini kullanırken, değerlendirmesinide cezanın kişiselleştirilmesi gerektiği ilkesini ve hak ve nesafet kurallarını gözetmelidir.
Yargıtay; temel cezanın asgari hadden tayininde gösterilen ve olumlu kabul edilen hususların, hürriyeti bağlayıcı cezanın paraya çevrilmemesinde olumsuz kabul edilerek çelişkili gerekçeyle hüküm kurulmasını, yasaya aykırı bulmuştur. (Y.ll.CD. 24.5.2001,4310-5483)
Kaçakçılık suçu kapsamında sayılan fiiller, Vergi usul Yasasında öngörülen "belge ve kayıt düzenine aykırılık oluşturan ve bir vergilendirme olayına dayandığından bu fiillerin suç oluşturduğu tarihin belirlenmesinde, eylemin niteliğine göre vergi hukukunun konuya ilişkin kuralları gözönünde tutulur.
Vergi Kanunlarına göre tutulan veya düzenlenen, saklama ve ibraz mecburiyeti bulunan defter, kayıt ve belgeleri gizlemek suçu, defter ve belgelerin yetkililere ibraz edilmesi isteğini içeren yazının tebliğ edildiği tarihten, 213 Sayılı V.U.K.'nun 14/2.madde ve fıkrası uyarınca belirlenen onbeş gün sonrasında oluşur. Sanığın inceleme için istenilen belgelerini kaybolduğunu bildirerek ibrazdan kaçınmış bulunması halinde suç tarihi inceleme günüdür. İrade dışında kaybolmanın kanıtlanmaması durumunda, defter ve belgelerin kaybedildiği ileri sürülerek ibrazından kaçınılması halinde usulüne uygun tebligat aranmaz.
V.U.K.'nun öngördüğü diğer kaçakçılık fiillerinde suç tarihi ilgili vergi kanununda belirtilen vergilendirme dönemi esas alınarak belirlenir.
Gelir Vergisi bakımından, 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununun "Yıllık beyannamenin verilmesi" başlıklı 92.maddesinde (gayrimenkul sermaye iradı ve basit usulde tesbit edilen ticari kazançlar dışında) bir takvim yılına ait beyannamenin Mart ayı içinde verilmesi öngörüldüğünden, kaçakçılık fiilinin gelir vergisi ziyama neden olduğu durumlarda suç tarihi fiilin gerçekleştiği vergilendirme dönemini takip eden nisan ayının birinci günüdür (V.U.K. 108 ve 109.maddelerinde gösterilen vergilendirme dönemi ve tarh zamanı esas alınır.)
Stopaj Gelir Vergisi Bakımından suç tarihi, muhtasar beyanname verilme zamanmı düzenleyen GVK.'nun 98.ve tarh zamanını belirleyen 109.maddeleri uyarınca, stopajın ertesi ayın 20'nci günü akşamına kadar ilgili vergi dairesine bildirilme zorunluluğu gözetilerek eylemin gerçekleştiği ayı takip eden ayın 21'nci günü olduğu anlaşılmaktadır.
Katma Değer Vergisi bakımından suç tarihi, KDV. Kanunu'nun 41 ve 45 .maddelerinde belirlenen vergilendirmeye ilişkin birer veya üçer aylık dönemi takip eden ayın 26'ncı günü olarak belirlenir.
Kurumlar Vergisi bakımından ise Kurumlar Vergisi Kanununun 21, 28 ve 29.maddelerinde gösterilen vergilendirme dönemini takip eden Mayıs ayının birinci günü suç tarihi olarak belirlenmektedir.
1.1.1999 tarihinden önce işlenen kaçakçılığı teşebbüs fiili tarh döneminden önce ortaya çıkarılan fiilleri ifade ettiğinden ve vergi ziyaı aranmadığından sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenleme fiilleri bakımından suç tarihi belgenin düzenlendiği, kullanma fiili bakımından kullanıldığı tarih olarak belirlenir. Yeni düzenlemede 4369 Sayılı Yasayla kaçakçılık-kaçakçılığa teşebbüs ayrımına son verilerek kaçakçılık biçiminde düzenlenmiş ise de 1.1.1999 tarihinden önce işlenen fiiller bakımından önceki düzenlemede aranan unsurların ve lehe olan yeni düzenlemenin birlikte gözetilerek uygulama yapılması gerekmektedir.
Yukarıda belirtilen kurallara göre suç tarihi belirlenen kaçakçılık fiillerinde dava zamanaşımı süresi bu suç tarihlerinden başlatılarak TCK.'nun 102 ve devamı maddelerine göre hesaplanır.
V.U.K'nun 359.maddesinde öngörülen tüm kaçakçılık suçları için yasada gösterilen cezanın nev'i ve miktarına göre asli dava zamanaşımı TCK'nun 102/4.maddesi uyarınca 5 yıldır zamanaşımını kesen işlemlerin varlığı halinde zamanaşımı süresi azami 7 yıl 6 aydır.
Yargıtay; sahte fatura düzenlemek suçundan açılan davada, vergi mahkemesine açılan vergi cezalarının kaldırılmasına ilişkin dava sonucunun beklenmesine gerek olmadığını, verilen bekleme kararının sanık aleyhine sonuç doğurmayacağı ve TCK.'nun 107.maddesine göre ön sorun olarak kabul edilemeyeceğine, karar vermiştir.'"
V.U.K.'nun 339.maddesinde öngörülen TEKERRÜR; "vergi ziyaına sebebiyet vermekten veya usulsüzlükten dolayı ceza kesilen ve cezası kesinleşenlere, cezanın kesinleştiği tarihi takip eden yılın başından başlamak üzere vergi ziyaında beş, usulsüzlükte iki yıl içinde tekrar ceza kesilmesi durumunda, vergi ziyaı cezası yüzde elli, usulsüzlük cezası yüzde yirmibeş oranında artırılmak suretiyle uygulanması"dir. V.U.K.nun 340.maddesinin 1.fıkrasında ise "Bu Kanunda yazılı vergi ziyaı cezası ve usulsüzlük cezaları ile 359'uncu maddede ve diğer kanunlarda yazılı cezalar; içtima ve TEKERRÜR hükümleri bakımından birleştirilemez."hükmüne yer verilmiştir.
Anılan hükümlerde, vergi ziyaı ve usulsüzlük cezası kesinleşenler bakımından özel tekerrür öngörülmüş ve idari nitelikteki bu cezaların V.U.K. 359.maddede ve diğer kanunlarda yazılı cezalarla tekerrür bakımından birleştirilemeyeceğini hükme bağlamıştır.
Bu itibarla, evvelce adli sicilde infaz edilmiş tekerrüre esas olabilecek bir sabıkası bulunan fail hakkında TCK.'nun 81-88.maddeleri hükümlerine göre koşulları gerçekleştiği takdirde TEKERRÜR'ün uygulanmasına engel bir durum sözkonusu değildir.
"4369 Sayılı Yasanın lO.maddesiyle değişik 213 Sayılı Yasanın 340.maddesinin yorumunda hata sonucu, tekerrüre esas sabıkası bulunan sanık hakkında TCK.'nun 81/1 .maddesinin uygulanmaması", yasaya aykırıdır.'"
Ceza Hukuku anlamında TEKERRÜR; bir cürümden dolayı mahkum olan bir kimsenin cezasını tamamen çektikten veya ceza yasal nedenlerden birisiyle düştükten sonra yasada öngörülen belirli süre içinde yeniden bir cürüm işlemiş olmasıdır. Bu tanıma göre; TEKERRÜRÜN KOŞULLARI;
Önceden mahkum olunması; TCK.'nun 81/1.maddesine göre önceki mahkumiyet cezai nitelikte olmalıdır. Tedbir kararları ve disiplin cezaları tekerrüre esas olmaz. Ayrıca bu mahkumiyetin kesinleşmiş olması, başkaca bir yasa hükmü ile suç olmaktan çıkarılmamış olması gerekir. Önödeme ve dava zamanaşımı ile düşme kararı verilmesi veya feragat nedeniyle mahkumiyetin ortadan kalkması hallerinde de tekerrür Önceki cezanın çekilmiş veya cezanın yasal nedenlerden biriyle düşmüş olması; cezanın çekilmiş olmasından maksat asli cezaların (hürriyeti bağlayıcı ceza ve para cezasının)tamamen çektirilmiş olmasıdır. Hürriyeti bağlayıcı cezalar bakımından bihakkın tahliye tarihinin araştırılması gerekir, cezanın veya ceza zamanaşımı nedeniyle tamamen veya kısman düştüğü hallerde de tekerrür uygulanabilir.
Deneme süresi içinde yeni bir suç işlenmesi; 87.maddesinde tekerrüre esas olmayan suçlar sayılmıştır. Buna göre kabahatler cürüm vukuunda, cürüme ilişkin hükümler kabahat vukuunda tekerrüre esas olmazlar. Ayrıca, taksirli cürümlerle kasdi cürümler, sırf askeri cürümlerle diğer cürümler ve maddede gösterilen istisnai hükümler dışında yabancı mahkemelerden verilen hükümler tekerrüre esas olmazlar.
CMUK.'nun 305.maddesine göre kesin nitelikte (2 milyon liraya kadar para cezalarına ilişkin hükümler tekerrüre esas olmazlar.Keza, 2253 sayılı Yasanın 12/2.maddesi uygulanan küçüklerin mahkumiyetleri tekerrüre esas olmaz.
DENEME SÜRESİ, beş seneden ziyade müddetle bir mahkumiyetin çekilmesi veya düşmesinden itibaren 10 sene, diğer cezalarda ise 5 sene'dir. Tecilli cezalarda infaz sözkonusu olmadığından, tekerrüre esas olmazlar.
Yeni suç, önceki mahkumiyete neden olan suç cinsinden ise faile ÖZEL TEKERRÜR (TCK. 81/2.fıkra) hükmü uygulanır. TCK.'nun 86.maddesinde hangi suçların aynı cinsten sayıldıkları belirtilmiştir.
TCK.'nun 85.maddesine göre, işlediği suçlardan dolayı her defasmda üç aydın fazla olmak üzere iki defa veya daha çok şahsi hürriyeti bağlayıcı cezalarla mahkum olan kimse 81.maddede yazılı süreler içinde yine şahsi hürriyeti bağlayıcı bir cezanın verilmesini gerektiren aynı cinsten bir suç işlerse AĞIRLAŞTIRILMIŞ ÖZEL TEKERRÜR uygulanır.
"TCK.'nun 85.maddesinde yazılı özel tekerrür hükmünün uygulanabilmesi için, kişinin 3 aydan eksik olmayan bir mahkumiyeti olup, bunun infazından sonra 81.maddesindeki süreler içinde ikinci bir suç işlemiş ve üç aydan eksik olmayan bir cezaya çarptırılmış ve bu cezayı da çektikten sonra kanuni süresi içinde üçüncü bir suç işlemiş bulunması gerektiğinden, sanığın tekerrüre esas alman eski hükümlülüklerinin infaz tarihlerine göre hakkında TCK.'nun 81/2.maddesinin uygulanması yerine, aynı yasanın 85 .maddesi ile cezasından artırım yapılması yasaya aykırıdır."