Evlenmelerinde hukuken engel bulunmayan ve ayrı cinsten iki kişinin ileride evlenmeyi vaat etmeleriyle kendiliğinden oluşan biz sözleşmedir. Nişanlanmanın gerçekleşmesi için ayrı cinsiyetten iki kişinin evlenmeyi vaat etmeleri ve bunların birbirleriyle evlenmelerine engel teşkil edecek bir durumun olmaması gerekir.
Nişanlanma şekle bağlı sözleşmelerden değildir. Evlenme vaadini içeren her hareket, yazı, tanık beyanı, karşılıklı yüzük takılması, nişan töreni düzenlenmesi nişanlanma sözleşmesinin kurulması için yeterlidir. Nişanlanma her türlü kanıtla ispat edilebilir.
Nişanlanma bir sözleşme olmasına ve diğer sözleşmeler vekaleten yapılabilmesine rağmen nişanlanma sözleşmesi vekaleten yapılamaz. Nişanlanma iradesinin bizzat nişanlılar tarafından açıklanması ya da davranışlarıyla ortaya konması gerekmektedir. Anne ve babanın çocukları yerine geçerek onların rızası dışından onları nişanlamaları geçerli değildir. Böyle bir durumdaki nişanlılara borç yüklenemez.
18 yaşını dolduran yani ergin olan ayırt etme gücüne sahip olan herkes nişanlanma yeterliliğine de sahiptir.
Ayırt etme gücüne yani makul surette hareket etme iktidarına sahip olan küçükler(18 yaşından küçük olanlar) ile vesayet altında olanlar(kısıtlılar) nişanlanma yeterliliğine sahiptir. Ancak 18 yaşından küçük olanların nişanlanmasını baba ve annenin, baba ve anne boşanmışsa mahkemece velayet hangisine verilmişse onun uygun bulması gerekir. Anne ve baba 18 yaşından küçük çocukların nişanlanmasında anlaşamazlarsa T.M.K. m.336 gereğince hakimin müdahalesi gerekmektedir.
Ayırt etme gücüne sahip olmayan yani her yönüyle iyiyi kötüden ayıramayan, iradesi sakat olan kişiler nişanlanamaz.
Birbirleriyle evlenmeleri kanunen yasak olanlar da nişanlanamaz. Kişilerin alt soylarıyla yani evlatlar, torunlar, torunların çocukları ve aşağı doğru devam eden kan hısımları, üst soylarıyla yani ana ve baba ve ananı anası ve babası ile babanın babası ve anası ve yukarı doğru kan hısımlarıyla; öz kardeşler veya baba bir veya ana bir kardeşlerin birbirleriyle evlenmeleri de nişanlanmaları da yasaktır. Yine evlatlık ile evlat edinen ve bunlardan biri ile diğerinin eşleri arasında da evlenme ve nişanlanma yasağı vardır.
Nişanlanma tarafları evlenme borcu altına sokar. Ancak bu borç tarafları evlenmeye zorlama yaptırımı olmayan bir borçtur. Evlenme borcu sebebiyle tarafların birbirlerini evlenmeye zorlaması söz konusu değildir.
Nişanlanmada tarafların birbirlerine yardım etme ve sadakat(bağlılık) yükümlülükleri vardır. Nişanlanmada biri için hak olan şey diğer nişanlı için borç oluşturmaktadır.
Nişanlılardan birinin ölümü veya evlenme ehliyetini yitirmesi halinde bunlardan doğan çocuğun nesebi diğer nişanlının isteği üzerine hakim tarafından düzeltilir. Çünkü burada evlenme vaadi nişanlanma olgusunun içinde vardır.
HMK ve CMK uyarınca nişanlılardan biri hakkında görülen hukuk veya ceza davasında diğer nişanlının tanıklıktan kaçınma hakkı vardır.
Nişan nişanlılardan birinin tek taraflı olarak nişanı bozduğunu açıklamasıyla sona erebileceği gibi tarafların anlaşarak da nişanı sona erdirmeleri mümkündür. Nişanlıların birbiriyle evlenmeleri, nişanlılardan birinin üçüncü bir kişiyle nişanlanması veya nişanlılardan birinin ölmesiyle de nişan sona erer. Yine nişanlıların birbiriyle evlenemeyecek derecede yakın akraba olduklarının sonradan anlaşılması halinde de nişan kendiliğinden sona erer.
Nişanın bozulmasının üç ayrı sonucu vardır;
Maddi tazminat davası,
Manevi tazminat davası,
Nişan hediyelerinin iadesi davasıdır.
Nişanın Bozulması Davası
T.M.K. m. 120'ye göre;
Kanunkoyucu haklı sebep tabirini kullanmıştır. Haklı sebep yerinde, doğru, önemli sebep anlamına gelmektedir. Hangi sebeplerin haklı sebep olduğu kanunda tek tek sayılmamıştır. Sayılması hem kanun tekniği açısından uygun olmaz hem de mümkün değildir. Hakim her davada hangi sebebin haklı hangi sebebin haksız olduğunu kendisi takdir edecektir.
Uygulamada aşağıdaki hususlar haklı sebep olarak kabul edilmektedir;
Nişanlının diğerni dövmesi, hakaret etmesi
Nişanlılardan birisinin cinsel hastalığının olduğunun anlaşılması
Nişanlılardan birisinin uzunca bir zaman geçmesine rağmen evlenmeye yanaşmaması
Evvelki evliliğini ve çocuğunu gizlemesi
Yüz kızartıcı bir suç işlemesi
Kötü namlı olduğunun anlaşılması
Nişanlının içkiye düşkün olması
Nişanlı kızın bakire olmadığının anlaşılması
Buradaki sebepler olaylara göre değiştiği için arttırılabilir.
Nişanlılardan biri öbürünün kusuru sebebiyle nişanı bozarsa veya kusurlu olan nişanlı tarafından nişan bozulursa kusursuz nişanlı resmen evlenecekleri kanaatiyle ve iyi niyetle yaptığı giderlerin ödenmesini isteme hakkına sahiptir.
Kusursuz nişanlının da nişanı bozan kusurlu nişanlıdan nikahın yapılacağı inancıyla yaptığı masrafların tazmin edilmesini isteme hakkı vardır.
Kusurlu olan taraf diğer tarafa veya onun ana ve babasına veya onun anası ve babası gibi hareket eden tarafa resmi nikahın yani evliliğin gerçekleşeceği kanaatiyle dürüstlük kuralları çerçevesinde ve evlenmek amacıyla, iyi niyetle yaptığı harcamaları ve katlandığı maddi özveriler karşılığında uygun bir tazminat vermekle yükümlüdür. Tarafların anlaşarak nişanı bozmaları durumunda maddi tazminat ödenmesi söz konusu olmaz.
T.M.K. m. 120/I gereğince nişan için yapılan giderlerin de ayni esaslar çerçevesinde istenebileceği öngörülmektedir. Yani dürüstlük kuralları çerçevesinde ve evlenmek amacıyla yapılan nişan giderleri de maddi tazminat olarak istenebilmektedir.
Burada ödenmesi istenecek gider kanun koyucunun da ifade ettiği gibi evlenmenin yapılacağı inancıyla dürüstlük kuralları çerçevesinde iyi niyetle yapılan giderlerdir. Bu bakımdan nişanın doğal sonucu olarak yapılan giderler yani nişan töreni için salon tutulması, nişan davetiyesi, pasta, çiçek ve resmi giderleri de T.M.K. m. 120/2 maddesine göre istenebilecek giderlerdir. T.M.K. m. 120 nişandan dolayı iyi niyetle resmi nikahın yapılacağı inancıyla yapılan giderlerin tamamının tazminini düzenlemektedir. Burada nikah elbisesi alınmasını, ev kiralanmasını, mobilya ve cihaz eşyası alınmasını, nişanlının diğerinin isteğiyle işinden istifa etmesi veya işletmekte olduğu iş yerini örneğin kuaför dükkanını kapatması, balayı bileti alınması da gösterilebilir.
T.M.K.nun 120. maddesi nikahın yapılacağı inancıyla yapmak zorunda kalınan giderlere karşılık uygun bir maddi tazminat verilmesinden söz etmektedir. Maddi tazminatın kapsamını belirleyen bu ifadenin anlamı:
1- Alınan eşya kusursuz davacıda bulunuyor ve bu eşya kendisi tarafından satın alınmışsa eşyanın alış değeriyle satılsaydı kaça satılacaksa değeri arasındaki farkın maddi tazminat olarak istenmesi mümkündür. Ancak bazı giderlerin geri alınması olanaksızsa bu giderlerin tamamının istenmesi gerekir. Örneğin düğün salonu için depozito verilmiş ve geri alınamıyorsa bu giderin tamamının istenmesi mümkündür.
2- Kusursuz nişanlı tarafından alınan eşyanın karşı tarafa verilmesi karşılığında eşyanın alış parasının kusurlu olan davalıdan alınıp ödenmesi dava edilebilir.
3- Maddi tazminatın uygun olup olmadığının takdiri de yargıca bırakılmıştır. Ancak yargıç takdir hakkını kullanırken keyfi davranmak hakkına sahip değildir. Yargıç takdir hakkını dava dosyasındaki bilgi ve belgelere göre tayin edecektir.
T.M.K. nun 120/2 maddesine göre maddi tazminat davasını kuşkusuz nişanlı ile onun ana ve babası veya ana baba gibi hareket eden kişiler açabilir. Dava haklı ve yerinde bir sebep olmadan nişanı bozan veya kusuru sebebiyle nişanın bozulmasına sebebiyet veren nişanlı aleyhine açılabilir. Kusurlu nişanlının ana veya babası aleyhine T.M.K.nun 120. maddesi anlamında tazminat davası açılamaz.
Gerek geçerli bir nişanlanmanın olduğu, gerekse nişanın haklı bir sebeple bozulduğu veya nişanın bozulmasında kusurlu hareketiyle sebebiyet verdiği iddası her türlü delil ve tanık sözleriyle ispat edilebilir. Asıl olan tanıkların doğru söyledikleridir. Tanığın yalan söylediği ispat edilmedikçe beyanına itibar edilmesi zorunludur. Bu bakımdan yakın akrabaların tanıklık yapmalarına hiçbir engel bulunmamaktadır. Nişan davalı tarafından bozulmuşsa davalının nişanı haklı ve yerinde bir veya birden fazla sebeple bozduğunu ispat etmesi gerekir. Bu halde ispat külfeti nişanı bozan davalıya yüklenmiştir. Davacının nişanı davalının haksız yere bozduğunu ispat etmesi gerekmemektedir. Ancak davacı da delillerini ve tanıklarını mahkemenin öngördüğü süre içinde dava dosyasına sunmalı, mahkemece davacının dayandığı deliller toplanmalı, tanıkları dinlenmeli, yargıç tüm delilleri birlikte değerlendirip sonucuna göre bir karar vermelidir.
Şayet nişan davacı tarafından bozulmuşsa bu halde de davacının nişanı davalının kusuru sebebiyle bozulduğunu ispat etmesi gerekir.
T.M.K. m. 121 nişanın bozulması yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir paranın ödenmesini isteyebileceğini öngörmektedir. Kabahatsiz nişanlının nişanın bozulması yüzünden kişilik haklarında oluşan zararının bir şekilde giderilmesi gerekir ki bunun da yolu uygun miktarda bir para ödenmesini istemek yani manevi tazminat davası açmak şeklinde olabilmektedir.
1- Manevi tazminat isteyen tarafın kusuruz olması gerekmez fakat davalı tarafın mutlaka kusurlu olması gerekir. Eğer manevi tazminat isteyen tarafında kusuru varsa bu kusur oranına göre tazminat takdir edilecektir. Manevi tazminat istenebilmesi için nişanın bozulması yüzünden kişinin kişilik haklarının ve şahsi çıkarlarının saldırıya uğraması gerekir.
2- Manevi tazminat davası açabilmek için kişinin şahsen zarar görmesi gerekmektedir. Zira T.M.K. m. 121 nişanın bozulması yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tabirini kullanmış olup nişanın bozulmasından doğan manevi tazminat davalarının kapsamını kişilik haklarıyla saldırıyla sınırlandırmış nişanın bozulması yüzünden şahsen zarar gören nişanlı kişilik haklarına saldırı olmadıkça manevi tazminat davası açamayacaktır.
Örnek olarak;
Nişanlı erkeğin nişanlısının kızlığını bozduktan sonra nişandan dönmesi,
Gizli kalması gereken sırların açığa vurulması,
Dedikodu çıkarıp kusursuz nişanlının lekelenmesi,
İftira ve hakeretlerde bulunma
Nişanlının bırakılıp kaçılması
ağır kusur olarak değerlendirilmektedir.
3- Davalı tarafın kusurlu olması gerekmektedir. Başka bir anlatımla nişanın bozulmasından dolayı hiç kusuru olmayan taraf aleyhine manevi tazminat davası açılamaz.
Manevi tazminat davası açan taraf iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. Dava her türü delille ispat edilebilir. Davacı nişanı davalının kusuru sebebiyle bozduğunu iddia ediyorsa bunu da ispat etmelidir. Eğer nişan davalı tarafından bozulmuşsa davalı nişanı bozmakta kusurunun olmadığını ispat etmek zorundadır.
Nişan hediyelerinin geri verilmesi davası T.M.K. mi 122 de düzenlenmiştir. Böyle bir dava açabilmek için nişanın sona ermesi veya nişanlılardan birisinin ölmesi veya nişanlılardan birinin gaipliğine karar verilmesi gerekmektedir. Nişan hediyelerinin geri istenmesi için nişanın sona ermesinin sebebi be nişanlıların kusuru sonuca etkili değildir. Nişan her ne sebeple sona ererse ersin, nişanlılar ister kusurlu olsun, isterse kusursuz olsun buna bakılmaksızın nişan hediyelerinin geri verilmesi davası açılabilmektedir.
Nişan hediyelerinin geri verilmesi davasının konusu alışılmışın dışındaki nişan hediyeleridir. Kanun koyucu alışılmış - alışılmışın dışındaki nişan hediyesi ayrımını yapmış alışılmış nişan hediyelerinin istenemeyeceğini, alışılmışın dışındaki nişan hediyelerinin istenebileceğini kabul etmiştir. Uygulamada alışılmış - alışılmışın dışındaki nişan hediyesi ayrımı için nişan hediyelerinin gelenek ve göreneklere göre verilip verilmediğine ve günün ekonomik koşullarına, tarafların ekonomik ve sosyal durumlarına göre değerinin fahiş olup olmadığına bakmak gerekmektedir.
Nişan hediyelerinin geri verilmesi davasını hediyeyi veren nişanlı diğer nişanlı aleyhine açabilir. Yine hediyeyi vermiş olan ana baba veya ana baba gibi hareket edenler de diğer nişanlı aleyhine nişan hediyelerinin geri verilmesi davası açabilir. Nişanlının ana babası aleyhine dava açılamaz.
Kural olarak nişan hediyelerinin aynen iade edilmesi gerekir. Şayet aynen iade mümkün değilse bu halde ikili bir ayrım yapılması gerekmektedir. Nişan hediyeleri kötü niyetle elden çıkartılmışsa hediyelerin nişanın sona erdiği tarihteki tam değerinin ödettirilmesi istenebilir. Nişan hediyeleri iyiniyetli olarak elden çıkartılmışsa iadesini istemek mümkün değildir. Ancak hediyeler satılmış veya bir şekilde karşılığında bir gelir elde edilmişse onun ödettirilmesi sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre istenebilir.
Nişan hediyelerinin ekonomik değeri olmayanların iadesi istenemez. Nişanlının sunduğu tatil hediyesinin karşılığı para olarak istenemez. Yine yedirilen yemeğin gidilen sinema biletinin parası istenemez. Yine her türlü takı ve mücevherler, taşınır ve taşınmazlar geri istenebilir.
Nişanlanma sebebiyle açılacak davaların nişanın bozulduğu tarihten itibaren bir yıl içinde açılması gerekir. T.M.K. m. 123'te öngörülen bir yıllık süre hak düşürücü değil zamanaşımı süresidir.
Nişanın bozulmasından doğan davalarda görevli mahkeme Aile Mahkemeleri kurulan yerlerde Aile Mahkemeleri, Aile Mahkemesi kurulmayan yerlerde Aile Mahkemesi yerine bakmakla görevli Asliye Hukuk mahkemeleridir.
Yetkili mahkeme davalının ikametgahının bulunduğu yer mahkemesidir. Davanın davalının ikametgahında açılması gerekmektedir.