Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, sanık hakkında kurulan hükmün belli bir süre şarta bağlı olarak askıda kalmasını, belirtilen sürede konulan yükümlülüklere uyulmak şartıyla bir hukuki sonuç doğurmamasını ifade eder (CMK 231/5). Bu yönüyle hükmün açıklanmasının geri bırakılması, 765 sayılı TCK 95. ve 647 sK. m. 6 da düzenlenen cezanın ertelenmesi kurumuna benzemektedir. Böylece uygulamadan kaldırılan bir kurum bir başka ad altında uygulamaya konulmuş ve hapis cezasının ertelenmesine ilişkin 5237 sayılı TCK‟nın 51. maddesi hükmü etkisiz hale getirilmiştir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının diğer bir özelliği, koşullu bir düşme kararı olması ve faille devlet arasındaki ceza ilişkisini ortadan kaldırmasıdır. Kurumun bu özelliğine Yargıtay Kararlarında da işaret edilmiştir. (YCGK‟nun 19.2.2008 tarihli ve 19.02.2008 - E.2006/6.MD - 346, K. 2008/25 sayılı kararı). Yargıtaya göre hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, doğurduğu sonuçlar itibariyle “karma bir özelliğe” sahiptir. Denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde, geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak kamu davasının düşürülmesi sonucu doğurduğundan, bu niteliğiyle sanık ile devlet arasındaki cezai ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini oluşturmaktadır. Bu kurumun yargılama yasasında düzenlenmiş bulunması onun karma niteliğini değiştirmemektedir. Daha sonraki tarihli Yargıtay kararlarında HAGB‟nin hukuki niteliği yukarıdaki karara atıf yapılarak açıklanmıştır (YCGK.: 10.03.2009- E.2009/11 -41, K. 2009/52; 3.2.2009 - E.2008/11 -250, K.2009/13 ve 03.02.2009 - E.200914- 13, K.2009/12). Anayasa Mahkemesi de hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının, “ceza yargılamasını sona erdiren düşme nedenlerinden biri” olduğu görüşünü benimsemiştir (AYMK, Başvuru No: 2012/833- 26/3/2013).
HAGB‟nin düşme nedeni sayılması aynı zamanda, birden fazla suçtan mahkûmiyet halinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılması koşullarının her suç yönünden ayrı ayrı değerlendirilmesini gerektirir.
Bununla birlikte mahkemece, bu olgular, sübjektif koşulla ilgili olarak sanığın suç işleme hususundaki eğilimi kapsamında değerlendirilebilir (YCGK.: 02.02.2010 - 1-20/15 E. ve K.).
Diğer taraftan, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının karma bir kurum olma özelliği, bu kuruma ilişkin olarak lehteki yasa değişikliklerinin geçmişe yürümesini zorunlu kılar. Yargıtay, HAGB ile ilgili sanık lehine olan düzenlemelerin, TCK‟nun 7. maddesi uyarınca geçmişe yürümesi gerektiğini yani kesinleşmiş, infaz edilmekte olan ve hukuki yarar bulunmak koşuluyla infaz edilmiş hükümler yönünden de HAGB‟nin uygulanmasında zorunluluk bulunduğuna karar vermiştir (YCGK.: 27.05.2008 - 2- 141/153).
Düşme sebepleri re‟sen dikkate alınması gerektiğinden, sanık hakkında mahkumiyet kararı verilmesi halinde mahkemece, HAGB kararı verilip verilemeyeceğinin diğer kişileştirme hükümlerinden önce ve talebe gerek olmaksızın değerlendirilmesi gerekir. Hükümde bu hususun tartışılmaması bozma sebebidir (YCGK:24.5.2011- 4-89/108; Y.18.CD.:23/2/2016 -E.2015/17173, K. 2016/3338 (YKD, Cilt: 43, Sayı 1, Ocak 2017, s. 251-252).