Açıklanması geri bırakılan hükümde, mahkum olunan hapis cezası ertelenemez ve kısa süreli olması halinde seçenek yaptırımlara çevrilemez.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi halinde sanık beş yıl süreyle denetim süresine tabi tutulur ve bu süre içinde dava zamanaşımı durur. Dava zamanaşımının durmaya başlayacağı tarih konusunda kanunda bir hüküm yoktur. Bununla birlikte genel ilke gereği, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleştiği tarihte zamanaşımının duracağı kabul edilmelidir. Nitekim Yargıtay, dava zamanaşımının, HAGB kararının kesinleştiği tarihte durmaya başlayıp denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranılması durumunda, yeni suçun işlendiği ya da denetimli serbestlik tedbiri yükümlülüklerine aykırı davranıldığı tarihte yeniden işlemeye başlayacağına karar vermiştir (YCGK.: 1.3.2016 - E.2015/3-599, K.2016/99).
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukuki sonuç doğurmamasını ifade eder. Bir başka ifadeyle hükmün açıklanmasının geri bırakılması halinde, denetim süresi sonunda mahkumiyet hükmü vaki olmamış sayılır ve hüküm ortadan kaldırılarak kamu davasının düşmesine karar verilir. Ancak bunun için denetim süresi içinde sanığın kasıtlı bir suç işlememesi ve yükümlülüklerine uygun davranmış olması şarttır.
Hükmün hukuki sonuç doğurmamasından maksat, ceza hukuku açısındandır. Dolayısıyla hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen bir kimse hakkında aynı eyleminden dolayı disiplin soruşturması yapılabilir ve disiplin cezası verilebilir. Çünkü, hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilen bir kimsenin sanıklık sıfatı, denetim (askı) süresince devam eder (YHGK: 1.2.2012 - E.2011/9 - 638, K.2012/30). Sonuç olarak HAGB kararı verilmiş olması, ceza soruşturmasından bağımsız olan disiplin soruşturması için bekletici mesele teşkil etmez ve disiplinsizlik yapan personele disiplin cezası verilmesine engel oluşturmaz.
Avrupa insan Hakları Mahkemesi, kamu görevlisinin işlediği işkence ve kötü muamele suçlarından dolayı verilen mahkumiyet hükümlerinde HAGB uygulanmasını AĠHS‟in getirdiği “etkin soruşturma yükümlülüğüne” aykırı bulmaktadır. AĠHM‟nin içtihatlarına göre, böylesi bir karar hükmü etkisiz hale getirdiğinden hiç şüphesiz, kabul edilemez “tedbirler” kategorisine girmektedir (AĠHM Kararları: Böber/Türkiye, 62590/09- 09 Nisan 2013; Taylan/Türkiye, 32051/09 - 3 Temmuz 2012 (§ 46); Zeynep Özcan/Türkiye, 45906/99- 20 şubat 2007 (§ 40-46). Anayasa Mahkemesi bu çerçevede yapılan bireysel başvuru hakkında aynı doğrultuda karar vermiştir (AYMK. Başvuru No: 2013/6359 - 10.12.2014).
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi halinde, sanık beş yıl süreyle bir denetime tabi tutulur (CMK 231/8). Bu süre içinde bir yıldan fazla olmamak üzere mahkemece belirlenecek süreyle sanığın, denetimli serbestlik tedbiri olarak 8. fıkranın (a), (b) ve (c) bentlerinde belirtilen tedbir veya yükümlülüklerden bir veya birkaçına tabi tutulmasına karar verilebilir. HAGB kararı verilmesi halinde, beş yıllık denetim süresi belirlenmesi yasal bir zorunluluk olduğu halde, denetim tedbirine hükmedilip hükmedilmemesi hakimin takdirine bırakılmıştır. Tedbire hükmedilmemişse sadece beş yıllık denetim süresi içinde sanığın kasten yeni bir suç işleyip işlemediği takip edilecektir.
Buna karşılık tedbire hükmedildiği takdirde sanığın, hem uygulanan tedbir veya yükümlülüklere uyup uymadığı hem de kasıtlı bir suç işleyip işlemediği takip edilecektir. Takip görevi, 5402 sayılı Kanun hükümleri uyarınca denetimli serbestlik şube müdürlüklerince yerine getirilir.
Fıkranın (a) ve (b) bentlerinde belirtilen yükümlülükler belirli olup hakkında tedbire hükmedilen sanık meslek sahibi değilse “eğitim programına devam etmesi”, meslek sahibi ise, “bir başkasının gözetimi altında ücret karşılığı çalıştırılması”dır. Fıkranın (c) bendinde ise “belirli yerlere gitmekten yasaklanma” ve “belli yerlere devam etmekle yükümlü tutulma” şeklinde iki ayrı tedbire yer verilmiştir. Fakat fıkrada, bunların dışında başka yükümlülüklere karar verilebileceği de belirtilmiştir. Bir başka ifadeyle hakim, kanunda açıkça gösterilmeyen bir yükümlülüğün yerine getirilmesine de karar verebilecektir.
Mahkemece en fazla bir yıl süre için belirlenebilecek olan tedbir veya yükümlülüğün hukuka uygun ve yerine getirilebilir nitelikte olması, para sarfını gerektirmemesi gerekir. şüphesiz, hakim tarafından belirlenen bu yükümlülüğün, HAGB kurumunum amacına aykırı olmaması, hukuka uygun ve infaz edilebilir nitelikte bulunması şarttır.
Ayrıca, mahkemece belirlenecek yükümlülüğün, cezanın dolaylı infazı niteliği taşımaması, fakat işlenen suçla ilgili olması ve sanığın ıslahı amacını gütmesi, bunun yanı sıra sanığa ve üçüncü kişilere maddi külfet getirmemesi gerekir. Nitekim Yargıtay, ticari amaçla naklettiği motorini yasal olmayan yoldan yurda sokmak suçundan yerel mahkemece yapılan yargılaması sonunda mahkumiyetine ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen sanık hakkında, petrol kaçakçılığı suçuyla ilgisi olmayan ve sosyal ve ekonomik durumu ile uyumlu olmayan ve geçimini sağlamak üzere çalışmasına engel olacak şekilde ikamet yerine 100 km. den fazla mesafede bulunan ilçede Cumhuriyet savcılığınca belirlenecek eğitim merkezine 5 ay süreyle haftada 3 gün devam ederek, kitap okuma ve okuduğu kitaplardan özet çıkarma tedbirine hükmedilmesini kanunun konuluş amacına, dolayısıyla kanuna aykırı bulmuştur (Y.7.CD.:30.3.2017 - E.2014/31687, K.2017/2495).
Denetim süresi içinde sanığın kasten yeni bir suç işlememesi ve yükümlülüklerine uygun davranması halinde, açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak CMK‟nun 223 maddesi uyarınca kamu davasının düşmesine karar verilir. Düşme kararı, hüküm olduğundan, duruşma açılarak verilmesi gerekir. Hüküm niteliğindeki bu karara karşı istinaf/temyiz kanun yoluna başvurulabilir.
Sanığın denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya yükümlülüklerine aykırı davranması halinde, mahkemece, açıklanması geri bırakılan hüküm açıklanır (CMK m.231/11). Burada yeni suçun denetim süresi içinde işlenmesi yeterlidir. Her ne kadar mahkumiyet koşulunun gerçekleşmesi açısından, ikinci hükmün kesinleşmesi gerekli ise de, kesinleşme tarihinin önemi yoktur. Genel kural, mahkemenin, açıklanmasının geri bırakılmasına karar verdiği hükmü, hukuka aykırılık bulunduğunu fark etse bile değiştirmeden açıklamasıdır.
Ancak kendisine yüklenen yükümlülükler, sanık tarafından yerine getirilememişse bu takdirde, mahkemece hükümde değişiklik yapılmasına imkan tanınmıştır. Bununla birlikte ilk hüküm yalnız sanık tarafından temyiz edilmiş ve bozma üzerine hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş ise, sanığın denetim süresi içinde kasıtlı suç işlemesi nedeniyle CMK‟nın 231/11. maddesi uyarınca hükmün açıklanması sırasında “cezayı aleyhe değiştirme yasağı” gözetilmelidir (YCGK.: 09.03.2016 - E.2014/8-71,K.2016/42, YKD. Mart 2017, s.701).
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı bunlara mahsus bir sisteme kaydedilir. Bu kayıtlar ancak bir soruşturma ya da kovuşturmayla bağlantılı olarak C.Savcısı, hakim veya mahkeme tarafından istenmesi halinde sadece bu maddede belirtilen amaç için kullanılabilir (CMK 231/13).
Bu tür bir kayıt, mahkumiyet niteliğinde değildir. Öte yandan bu kaydın, deneme süresinde suç işlenmemesi halinde verilecek olan kamu davasının düşmesi kararının kesinleşmesinden sonra silinmesi gerekir. Dolayısıyla daha önce verilmiş HAGB kararları, daha sonra deneme süresi dışında işlenen yeni suçlardan dolayı hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesine engel oluşturmaz.