MADDE 234 - Bağışlama, hayatta olan kimseler arasında bir tasarruftur ki onunla bir kimse, mukabilinde bir ivaz taahhüt edilmeksizin malının tamamını veya bir kısmını diğer bir kimseye temlik eder.
Henüz iktisap edilmemiş olan bir haktan feragat yahut bir mirası reddetmek, bağışlama değildir.
Ahlaki bir vazifenin ifası da, bağışlama sayılmaz.
MADDE 235 - Karı koca malının idaresi usulünden yahut mirasçılık hakkından neş'et eden tahditler mahfuz kalmak üzere medeni hakları kullanmak salahiyetine sahip olan herkes, bağışlama yapabilir.
Tasarrufa ehil olmayanın malı, ancak kanuni mümessillerinin mesuliyetleri kaydiyle ve vesayet hakkındaki hükümlere riayetle bağışlanabilir.
Bir bağışlamayı takip eden sene içinde bağışlayan bir muhakeme neticesinde bağışlayanın israfından dolayı hacrine hükmolunursa, o bağışlama sulh mahkemesince iptal olunabilir.
MADDE 236 - Medeni haklarım kullanmak salahiyetinden mahrum olan kimse, temyiz kudretine malik ise bağışlamayı kabul ve bu sebeple mal iktisap edebilir.
Fakat o kimsenin kanuni mümessili kendisini bağışlamayı kabulden men veya bağışlanılan şeyin iadesini emrederse bağışlama keenlemyekün veya merdut olur.
C - Şekli
MADDE 237 - Elden bağışlama, bağışlayanın bir şeyi bağışlanana teslim etmesiyle vücut bulur.
Gayrimenkulun veya gayrimenkul üzerindeki ayni hakların bağışlanması, ancak tapu siciline kaydedilmekle tamam olur.
Bu tescil, ancak muteber bir bağışlama taahhüdüne istinaden yapılabilir.
MADDE 238 - Bağışlama taahhüdünün muteber olması tahriri olmasına mütevakkıftır.
Bir gayrimenkulun yahut gayrimenkul üzerindeki bir hakkın bağışlanması taahhüdü, ancak resmi senetle yapılmış ise muteber olur.
Bağışlama taahhüdü, tenfiz edilince elden yapılmış bağışlama gibi olur.
MADDE 239 - Bir kimse diğerine bağışladığı malı, diğer mallardan bil fiil tefrik etmiş olsa bile, bağışlananın kabulüne kadar bağışlamasından rücu edebilir.
MADDE 240-Bağışlama şartla yahut mükellefiyetle takyit olunabilir.
Tenfızi bağışlayanın ölümüne bağlı bağışlamada vasiyet hükmü cereyan eder.
MADDE 241 - Bağışlayan, mukavele mucibince bağışlanan tarafından kabul edilmiş olan mükellefiyetin icrasını talep edebilir.
Ammenin menfaati için bağışlanana tahmil edilmiş olan mükellefiyetin icrasını talep etmek salahiyeti, bağışlayanın vefatından sonra ait olduğu mercie intikal eder.
Bağışlanılan şeyin kıymeti masrafını korumaz ve masraf fazlası kendisine tesviye edilmezse bağışlananın mükellefiyeti icradan imtina etmeğe hakkı vardır.
MADDE 242 - Bağışlayan, bağışlananın kendisinden evvel vefatı halinde bağışlanılan şeyin mülküne rücu etmesini şart edebilir.
Bağışlanılan gayrimenkule veya bir gayrimenkul üzerindeki ayni hakka taalluk eden rücu şartı, tapu siciline şerh verilebilir.
MADDE 243 - Bağışlayan, hileden veya ağır dikkatsizlikten maada hallerde, bağışlamadan neş'et eden zarardan bağışlanana karşı mesul olmayıp ancak bağışlanılan şeyin veya alacağın tekeffülünü vaat etmiş ise bununla mükelleftir.
MADDE 244 - Bağışlayan, aşağıdaki hallerden biri vukuunda elden yaptığı bağışlamadan veya tenfiz ettiği taahhüdünden rücu ve bağışlananın elinde halen ne kalmış ise onun iadesini dava edebilir.
1 - Bağışlanan, bağışlayana yahut yakınlarından birine karşı ağır bir cürüm irtikâp ederse;
MADDE 245 - Bağışlamayı taahhüt eden kimse, aşağıdaki hallerde taahhüdünden rücu ve tenfızden imtina edebilir.
Bağışlamayı taahhüt eden kimsenin borcunu edadan aczi tevsik veya iflası ilan olunur ise bağışlama taahhüdü iptal olunur.
MADDE 246 - Bağışlayan, rücu sebebine vakıf olduğu günden itibaren bir sene içinde bağışlamadan rücu etmeğe hakkı vardır.
Bağışlayan sene geçmeden vefat ederse, dava hakkı mirasçılarına intikal eder ve mirasçılar senenin hitamına kadar rücu davası ikame edebilirler.
Bağışlanan, haksız olarak tasavvur ve tasmim ile bağışlayanı öldürür veya rücu hakkını kullanmaktan men ederse mirasçılar bağışlamanın feshini dava edebilirler.
MADDE 247 - Hilafına hüküm mevcut değil ise, muayyen zamanlarda bir şey verilmesini tazammun eden bağışlamanın hükmü bağışlayanın vefatıyla nihayet bulur.
Tarifi
Borçlar Kanunu 234. maddesinde bağışlamayı; "Bağışlama, hayatta olanlar arasında bir tasarruftur ki onunla bir kimse, mukabilinde bir ivaz taahhüt edilmeksizin malının tamamını veya bir kısmını diğer bir kimseye temlik eder" diye tarif etmiştir.
a) Bağışlayanın malvarlığı
Her şeyden önce, bağışlayanın, bağışlanacak bir mal varlığı olmalıdır. Eğer mal varlığı yoksa bağışlama da haliyle olmaz. Bu mal varlığının bağışlayana ait olması gerekir. Yoksa bir başkasının malını bağışlamak mümkün değildir. Mal varlığının eşya hukuku anlamında bir şey ya da bir hak olması gerekir. Bu manada örneğin havayı, ırmak suyunu, yıldızları, Güneşi bağışlamak imkânsızdır. Ama bir vazoyu, tarlayı, çayırı, binayı bağışlamak mümkündür.
Bağışlanacak mal varlığının muayyen (belirlenebilir) olması da gerekir.
Bağışlamanın gerçekleşmesi için bağışlayanın ehliyetinin olması gerekir. Bunu Kanun koyucu "Medeni haklan kullanma salahiyetine sahip herkes bağışlama yapabilir." Şeklinde düzenlemiştir. (BK.md.235/1)
Eğer medeni hakları kullanma ehliyeti olmayan bir kimsenin bağışlaması söz konusu ise o zaman Kanuni mümessilinin rıza ve muvafakati dışında vesayet makamlarından (Yani hâkimden) izin almak lazımdır.(BK.md.235/2)
Bağışlayanın sadece medeni hakları kullanma ehliyeti yeterli olmayıp onun ayni zamanda tasarruf yetkisi de bulunmalıdır. Örneğin miras ortaklığında olduğu gibi iştirak halinde mülkiyet söz konusu olursa tüm ortakların bağışlaması gerekir. Yoksa tek başına bir ortağın bağışı geçerli olamaz.
Ayrıca Borçlunun mallarına hac iz konulması halinde bunların bağışlanması caiz değildir.(İİK.md.278)
b) Bağışlama ivazsız bir işlemdir
Bağışlama ivazsız (bedelsiz-karşılıksız) bir kazandırıcı işlemdir. Bu nedenle bağışlamada diğer akitlerde olduğu gibi ivaz (karşılık) yoktur.
Ahlaki bir görevin yapılması bağışlama sayı!maz.(BK.md.234/son)
Ancak ivaz olmamasına rağmen bağışlayan bir şart ya da mükellefiyet koyabilir. (BK.md.240) Örneğin arsasını okul yapılması şartıyla Milli Eğitim Bakanlığına bağışlayabilir.
c) Bağışlama anlaşması
Her sözleşmede olduğu gibi bağışlamada da iki tarafın varlığı ve anlaşmaları gerekir. Tarafların gerçek veya tüzel kişi olmaları önemli değildir.
Bağışlama tek taraflı bir sözleşmedir. Bir mal varlığının olması, bunun ivazsız verilmesi yeterli olmayıp karşı tarafında bunu kabul etmesi gerekmektedir. Çünkü: hiç kimse isteği dışında bir bağışı kabul etmeye zorlanamaz. Çünkü: bunun altından neler çıkacağı hiç belli olmaz. Örneğin bir suç örgütünden bir bağış kabul etmek ilerisi için insanın başına dertler açabilir. Bu nedenle bağışlanan kimsenin de bunu kabul etmesi gerekir.
Ahlaki düşüncelerle küçükleri korumak ve ahlakı yönden tasvip edilmeyen bir takım kötü davranışları önlemek amacıyla kanun koyucu bunun tedbirini almış ve küçüklerin kanuni mümessillerine bu bağışı kabul etmeme ve iade etme yetkisi vermiştir. (BK. md.236/2)
a) Bağışlama taahhüdü
Bağışlama taahhüdü, yaşayanlar arasında bir akıttır ki, onunla bağışlayan, bağışlanana denk bir karşılık olmaksızın malının (şey veya alacağı) tamamını veya bir kısmını devir veya temlik etmeyi veya kazanılmış bir haktan bağışlanan lehine feragat etmeyi yüklenir.
Tarifinden anlaşılacağı üzere her ne kadar BK.nun 238.maddesi bağışlama vaadi ibaresi kullanmış ise de bu ibare yanlıştır. Bundan satış vaadi sözleşmesi anlamında bir vaat çıkarılmamalıdır. Bu madde içeriğinden ibarenin yanlış olduğu anlaşılmaktadır. Onun için Bağışlama taahhüdü bir bağışlama çeşididir.
Taşınırlarda bağışlama taahhüdünün geçerliliği yazılı şekle bağlanmıştır.
Ancak taşınmazlarda, taşınmaz mülkiyetinin ya da üzerindeki hakkın bağışlanma taahhüdü resmi şekilde olması gerekir.(BK.md.238)
Yasada öngörülen resmi şekil tapu memuru huzurunda yapılacak resmi senet olarak anlaşılmalıdır. BK.md.213 ve Tapu K.md.26)
Ancak taşınmaz tapulu değilse bu durumda mülkiyet hakkı değil zilyetlik hakkı söz konusu olduğundan resmi şekil aranmayacaktır. Anlaşmanın yazılı olması yeterlidir.
b) Elden bağışlama
"Elden bağışlama yaşayanlar arasında bir akıttır ki, onunla bir kimse diğerine denk bir karşılık olmaksızın ve bağışlama niyetiyle malının (Şey veya alacağının) tamamını veya bir kısmını devir ve temlik eder. Yahut kazanılmış bir haktan diğer bir kimse lehine feragat eyler"
Elden bağışlama teslim ile vukuubulur ve aktin doğumu ile birlikte ifa edilmiş olur. (BK.md.237/1)
Yukarıda değinildiği gibi elden bağışlamanın konusunu sadece taşınırlar ve kişisel haklar oluşturur. Taşınmazların elden bağışlama suretiyle bağışlanması mümkün değildir.
Elden bağışlama hiçbir şekle bağlı değildir. Bağışlanan şeyin teslimi yeterlidir.
c) Şartlı ve mükellefiyeti bağışlama
Borçlar Kanunun 240. maddesine göre bağışlama bir şarta ya da mükellefiyete bağlı olarak yapılabilir.
Şarta bağlı bağışlamada, sözleşmenin gelecekte oluşması şüpheli bir olayın tahakkukuna bağlıdır. Şart hukuka ve ahlaka aykırı olamaz. Aksi taktirde şartlı bağışlama hüküm ifade etmez.
Mükellefiyetli bağışlamada ise bağışlananın bazı davranışlarda bulunması yüklenebilir. Bu mükellefiyet müspet veya menfi olabilir. Bir şeyi yapma ya da yapmama gibi.
Yüklenen bu mükellefiyet yerine getirildiği taktirde bağışlama hüküm ifade eder.
Bağışlayan şartın yerine getirilmesini isteyemez. Ancak mükellefiyetin yerine getirilmesini isteyebilir. Bağışlayanın bağışlanandan yükümlülüğünü yerine getirmesini isteyebilmesi için öncelikle bağışlanan şeyi vermiş olması gereklidir.
Bağışlayan ölmüş olursa bu mükellefiyetin yerine getirilmesini mirasçıları isteyebilir.(BK.Md.241)
Tenfızi (yerine getirilmesi ) Bağışlayanın ölümüne bağlı bağışlamalarda vasiyet hükmü cereyan eder.(BK.md.240)
I - Bağışlayanın hak ve borçları
a) Hakları
Borçlar Kanununda bağışlayana bir takım haklar tanınmıştır. Bu hakların belli başlı olanları şunlardır.
1 - Yerine getirilmiş bağışlama taahhüdü ve elden bağışlamadan dönme imkânı bağışlayana tanınmış yenilik doğuran bir haktır. Bağışlayanın ölümü halinde bu hak mirasçılara tanınmıştır. (BK.md.246/2)
Dönme (rücu) tek taraflı bir irade beyanı ile olur. BK.nun 244. maddesinde yer alan hallerden ötürü bağışlayan bağışlamadan dönebilir ve verdiği şeyi geri alabilir.
Bu halleri kanun şu şekilde sıralamıştır.
aa) Bağışlanan bağışlayana yahut yakınlarından birine karşı ağır bir cürüm işlerse,
cc) Bağışlanan, bağışlamayı takyit eden mükellefiyeti haklı bir sebep olmaksızın icra etmezse
2 - Tenfiz edilmemiş bağışlama taahhüdünden dönme imkânı
Bağışlayan henüz tenfiz edilmemiş bağışlama taahhüdünden
aa) -Borçlar Kanununun 244. maddesinde yer alan hallerden birinin varlığı
bb) Bağışlamayı taahhüt ettikten sonra, bağışlayanın mali durumunda olağanüstü bir külfeti doğuracak derecede değişiklik olması,
cc) Bağışlama taahhüdünden sonra yeni veya hissolunacak derecede külfetli aile yükümleri doğmuşsa(BK.md.245/3
dönebilir veya tenkisini isteyebilir.
b) Borçları
Bağışlamada, bağışlayan bağışladığı şeyi bağışlanana verme borcu altındadır.
Elden teslimde bu borç artık ifa edilmiş olmaktadır. Taşınmazlarda devir ve temlik borcu altındadır. Tapuda ferağ işlemi yaptırması gerekir.
Bağışlayan bu borcu yerine getirmez ise, bağışlanan bir ifa davası açarak tapuyu adına tescil ettirebilir.
Bağışlanan şeyin gereği gibi özen gösterilmemesinden kaynaklanan zararda bağışlayanın kastı ya da ağır ihmali var ise bundan sorumludur. (BK.md.243)
Bağışlayan, bağışlanan şeyin veya alacağın tekeffülünü vaat etmiş ise zapt ve ayıptan ötürü sorumludur.
II-Bağışlananın Hak Ve Borçları
a) Hakları
Bağışlanan Bağışlama taahhüdü ile doğan hakkının bağışlayan tarafından verilmesini ve taşınmaz ise adına tescilinin yapılmasını isteyebilir.(MK.md.716/l)
Taşınır mallarda ise tazminat isteyebilir.
Bağışlanan, uğradığı zararları da tazmin ettirebilir.(BK.md.243)
b) Borçları
Yükümlü olmaması halinde bağışlamada bağışlananın her hangi bir borcu yoktur.
Mükellefiyetti bağışlamalarda ise bağışlayanın belirlediği yükümleri yerine getirmek zorundadır.
Ayrıca BK.nun 244. maddesinde yazılı sebeplerden birini yapmaması gerekir.
Bağışlamanın ifa yolu ile sona ermesi normal bir yoldur. Taşınır bağışlamalarında elden teslim ile bağışlama ifa edilmiş olur.
Bağışlayanın bağışlamadan dönmesi (BK.244. maddesinde yazılı hallerden birinin ortaya çıkması ile mümkündür. Bağışlamanın yükümlü olması ve söz konusu yükümün yerine getirilmemesi halinde bağışlayan bağışlamadan dönebilir. (BK.244/3)
Şartlı bağışlarda bağışlayan dönebilir. (BK.242/1
Bağışlayanın mirasçıları da dönebilir. (BK.md.246/2)
Bağışlayanın aczi veya iflası halinde bağışlama taahhüdü kanun uyarınca kendiliğinden ortadan kalkar. (BK.md.245/2)
Bağışlayanın hacir altına alınması halinde de sulh hâkimi bağışlamayı iptal eder. (BK.md.235/2)
Bağışlayanın vefatı halinde bağışlama sona erer (BK.md.247)
Bağışlayan, rücu sebebini öğrendiği günden itibaren 1 yıllık zaman aşımı süresi içinde dönme (rücu) hakkını kullanır. Bağışlayan bir yıl dolmadan ölmüş olursa mirasçıları bu hakkı bir yılın dolması süresi içinde kullanırlar.
Bağışlanan haksız olarak bağışlayanı öldürür veya rücu hakkını kullanmaktan men ederse bu durumda mirasçıları bağışlama vaadini iptal ettirebilirler. (BK.md.246)
Mahkemenin görevi dava değerine göre belirlenir.5.910 YTLve altındakiler sulh hukuk mahkemesinde, 5.910 YTL.nin üstündekiler asliye hukuk mahkemesinde çözümlenir.
Taşınmazın bulunduğu yer mahkemesi yetkilidir. Birden fazla taşınmaz dava konusu ise bunlardan her hangi birinin bulunduğu yer mahkemesi yetkilidir.
Bağıştan dönme davasında bağışlayan ya da mirasçıları, ifaya zorlama davasında ise bağışlanan kişi davacı olabilir.
Dava tapu malikine karşı açılır. İfa yapılmış rücu davası açılacaksa, bağışlanan tapu malikidir. İfaya zorlama davası ise bağışlayan henüz tapuyu geçirmediği için tapu malikidir.
Dava bağış sebebine dayalı tapu iptali ve tescil davasıdır. Niteliği itibariyle bu dava bir eda davasıdır. Bağıştan dönme ve ifaya zorlama davaları da birer eda davasıdır.
Bağıştan rücu (dönme) davaları rücu sebebinin öğrenildiği tarihten itibaren 1 yıl içinde açılır. Her ne kadar BK.md.246 da müruruzaman ibaresi kullanılmış olsa da bu süre hak düşürücü süredir.
Bağışlama vaadi, yazılı şekilde yapılır, Tapulu taşınmazlarda ise mutlaka resmi memur yani tapu memuru huzurunda yapılması gerekir. Bu nedenle yazılı delil aranır,(BK.md.238)
Dava ispatlanmış olursa davanın kabulüne karar verilir. Bu durumda bağıştan dönme gerçekleşeceği için tapu iptal edilerek bağışlayan adına tescil kararı verilmelidir.
Karar HUMK.nun 388-389.md. hükümlerine uygun yazılmalıdır. Dava değerine göre nisbi harç hesaplanır. Tebliğ tarihinden itibaren sulh hukuk mahkemesi kararları 8 gün, (HUMK.md.437), asliye hukuk mahkemesi kararları 15 gün içinde temyiz edilir. (HUMK.md.432)