Arabulucular için bir sicil öngörülmesinin nedeni arabuluculuk unvanı ve bu unvandan kaynaklanan yetkilerin kullanımını belli bir düzene bağlamak ve arabulucuların denetlenebilmesini mümkün kılmaktır. Söz konusu sicil, yani özel hukuk uyuşmazlıklarında arabuluculuk yapma yetkisini kazanmış kişilerin sicili, Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü bünyesinde oluşturulan Arabuluculuk Daire Başkanlığı tarafından tutulmaktadır (Kanun, madde 19). Bu kişilere ilişkin bilgiler, günümüz teknolojisine uygun olarak elektronik ortamda yer almakta ve böylelikle de yönetmelikte belirlenen esaslar çerçevesindeki bilgiler, internet ortamından genel erişime açık bulundurulmaktadır.
Bir kişinin arabulucu olarak görev yapabilmesi, arabulucular siciline kayıt olmak üzere yazılı olarak başvuru yapması ve bu başvurunun kabulü hâlinde mümkündür. Arabulucular siciline kayıt belli şartlara bağlanmıştır (Kanun, madde 20; Yönetmelik, madde 24).
Bunlar;
Kanun, Türk vatandaşı olmak şartı aradığı için, yabancılar arabuluculuk yapamayacaktır.
Hukukumuzda Kanun kapsamında arabuluculuk faaliyeti, şu an için sadece hukukçuların arabulucu olarak yer alacağı bir faaliyet olarak kabul edilmiştir. Arabulucular siciline kayıtlı olmak kaydıyla, avukatlar arabuluculuk yapabilirler. Herhangi bir tereddüde yer vermemek amacı ile Kanun’un 35. maddesinin ilk fıkrası ile 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun “Avukatlıkla Birleşebilen İşler” başlıklı 12. maddesinin birinci fıkrasına “arabuluculuk” ibaresi eklenmiştir. Fakat doğal olarak, hem tarafsızlık ilkesini zedelememek hem de başka sıkıntılara mahal vermemek için bir uyuşmazlıkta arabulucu olarak görev yapmış bir avukat, daha sonra aynı uyuşmazlık için yapılacak yargılamada, tarafardan birinin avukatı olarak görev yapamayacaktır (Kanun madde 9/4).
Yukarıda belirtildiği gibi Kanun anlamında arabulucu olabilmek için mesleğinde en az beş yıllık kıdeme sahip bir hukukçu olmak gerekecektir. Bunun yanında, aranan diğer koşullar da bulunmaktadır. Bu koşullar, arabulucunun tam ehliyetli olması ve arabuluculuk temelde bir güven müessesi olduğu için kasten işlenmiş bir suçtan mahkûm olunmaması şeklinde ifade edilmektedir. Kanun’un 20. maddesinde öngörülen bir diğer bir koşul da, kişinin arabuluculuk eğitimini tamamlayarak Adalet Bakanlığının yapacağı yazılı ve uygulamalı sınavda başarılı olmasıdır. Kaliteli bir arabuluculuk için, arabulucunun eğitimi hayati önem taşımaktadır. Her ne kadar arabuluculuk gönüllü olsa ve arabulucular bir karar vermeyecek olsalar da alınabilecek neticelerde bu eğitimin katkısı olacaktır. Ülkemiz açısından arabuluculuğun başarılı olabilmesi, iyi kalitede eğitim almış arabulucuların hizmet vermesine ve kazanacakları tecrübeleri uygulamaya koyabilmelerine bağlıdır.
Eğitim almış ve sicile kaydolmuş kişilerin bu görevi yapabilmesi, arabulucunun üstlendiği rolün önemi nedeniyle ve yöntemin güvenilir olmasını sağlamak amacıyla düzenlenmiştir. Bu sebeple Kanun’da eğitim konusu ayrıca düzenlenmiştir. Kanun’un 22. maddesi şu şekildedir “Arabuluculuk eğitimi, hukuk fakültesinin tamamlanmasından sonra alınan, arabuluculuk faaliyetinin yürütülmesiyle ilgili temel bilgileri, iletişim teknikleri, müzakere ve uyuşmazlık çözüm yöntemleri ve davranış psikolojisi ile yönetmelikte gösterilecek olan diğer teorik ve pratik bilgileri içeren eğitimi ifade eder.” Detaylarının düzenlendiği Yönetmelik’te, eğitimin asgari 36 saat teori ve 12 saat uygulama şeklinde olması öngörülmektedir. Teori eğitiminin yanında video izleme ve senaryo üzerinden grup çalışmaları yapılması da pratik eğitim olarak düşünülmektedir (Yönetmelik madde 26). Eğitimini başarı ile tamamlayan kişilere bu konuda bir belge verilecektir. (Kanun, madde 25).
Eğitim almış ve sicile kaydolmuş kişilerin bu görevi yapabilmesi, arabulucunun üstlendiği rolün önemi nedeniyle ve yöntemin güvenilir olmasını sağlamak amacıyla düzenlenmiştir (bk. Kanun’un Genel Gerekçesi). Tarafar arızi olarak ve istekleri üzerine sicile kayıtlı olmayan bir arabulucudan da faydalanabilirler. Ancak bu durum, o kişiye bu kanun anlamında arabulucu sıfatı kazandırmaz ve yapılan faaliyet kanunda belirtilen sonuçları doğurmaz. Bu imkânlardan yararlanabilmek için listeye kayıtlı ve doğal olarak, belge almış bir arabulucu ile faaliyet yapmak gerekecektir. Neticede, yukarıda ifade edilen tüm koşulları yerine getiren kişiler, Daire Başkanlığına yazılı başvuruda bulunacaklar ve gerekli şartları karşıladıkları anlaşılırsa, sicile kayıtları gerçekleştirilecek ve bu kayıt tarihinden itibaren de faaliyetlerine başlayabileceklerdir (HUAK, madde 20/3). Arabuluculardan, genel bütçeye gelir kaydedilecek bir sicile giriş aidatı ve her yıl için yıllık aidat ücreti alınacaktır (HUAK, madde 12).
Sicile kaydedilmiş birinin, aslında arabuluculuk için gerekli koşulları taşımadığı sonradan anlaşılırsa veya gerekli koşullardan birisi sonradan kaybedilirse, sicile yapılmış olan kayıt Daire Başkanlığı tarafından silinecektir (HUAK, madde 21/1).
Arabulucular sicilinden silinmeyi gerektiren bir diğer durum da, Kanun’da öngörülen yükümlülüklerin, arabulucu tarafından yerine getirilmediğinin tespiti halinde söz konusu olabilir. Burada yükümlülükten kastedilen, Kanun’un özellikle gizlilik (HUAK, madde 4), görevi özenle ve tarafsız biçimde yerine getirme (HUAK, madde 9), reklam yasağı (HUAK, madde 10) ve tarafarın aydınlatılması (HUAK, madde 11) ile ilgili olan yükümlülüklerdir.
Bunun yanında, arabulucunun aidat ödeme yükümlülüğüne (HUAK, madde 12) uymaması halinde yine aynı uygulama ile karşılaşacağını söylemek mümkündür. Bu durumda, Daire Başkanlığı, arabulucuya yazılı bir uyarı yapar ve özellikle bu tür davranışlar birden çok arabuluculuğa ilişkin olarak tespit edilmiş ise arabulucunun savunmasını aldıktan sonra gerekirse adının sicilden silinmesini Arabuluculuk Kurulundan talep eder (Kanun, madde 21/2).
Sicilden silinme durumu ortaya çıkaran üçüncü bir hâl de arabulucunun talebidir. Arabulucu, sicilden kaydının silinmesini her zaman talep edebilecektir (Kanun, madde 21/3).