Anonim Şirketlerde Menkul Kıymetler
Menkul kıymet kavramının tanımı, Eski SerPK. m.3/b’de yapılmıştı. Buna göre: “Menkul kıymetler, ortaklık veya alacaklılık sağlayan, belli bir meblağı temsil eden, yatırım aracı olarak kullanılan, dönemsel gelir getiren, mislî nitelikte, seri halinde çıkarılan, ibareleri aynı olan ve şartları Kurulca belirlenen kıymetli evraktır”. Menkul kıymetin tanımında şu unsurlar yer almaktaydı:
- Ortaklık veya alacaklılık sağlamak,
- Belirli bir meblağı temsil etmek,
- Yatırım aracı olarak kullanılmayı amaçlamak,
- Dönemsel gelir (faiz, kâr payı gibi) getirmeyi amaçlamak,
- Misli nitelikte ve seri halinde çıkarılmak.
Yeni SerPK. m.3/1/o’da menkul kıymetlerin, para, çek, poliçe ve bono hariç olmak üzere, paylar, pay benzeri diğer kıymetler ile söz konusu paylara ilişkin depo sertifikalarını ve borçlanma araçları veya menkul kıymetleştirilmiş varlık ve gelirlere dayalı borçlanma araçları ile söz konusu kıymetlere ilişkin depo sertifikalarını ifade ettiği hükme bağlanmıştır. Görüldüğü üzere, yeni düzenlemede menkul kıymetin tanımı yapılmamış, yalnızca menkul kıymet sayılabilecekler belirlenmiş ve eski düzenlemeden farklı olarak bunların kıymetli evrak niteliği açıkça belirtilmemiştir. Ancak SerPK’da kabul edilen bu ifade değişikliği nedeniyle menkul kıymetlerin kıymetli evrak sayılmayacağına ilişkin bir tespit yapılmamalıdır. Kanımızca TTK m.645’deki şartları taşıyan bir menkul kıymet, kıymetli evrak olarak sayılacaktır. Yine kanun koyucu kambiyo senetlerinin menkul kıymet sayılmayacağını açıkça belirttiğine göre, diğer menkul kıymetler kıymetli evrak sayılabilecektir. Öğretide menkul kıymet kavramının nitelendirilmesi bakımından menkul kıymet tanımını veren eski SerPK düzenlemesinin dikkate alınması gerektiği de ifade edilmektedir.
SerPK m.3/1/o’da sayılan menkul kıymet türleri sınırlı olarak gösterilmemiştir. Zira SPK’ya, sermaye piyasasının gelişmesini teminen yeni sermaye piyasası ku- rumlarına ve araçlarına ilişkin usul ve esasları düzenlemek ve bunları denetlemek yetkisi verilmiştir (SerPK m.128/1/e). Kanımızca Kurul bu kapsamda yeni menkul kıymet türleri oluşturabilecektir.
Aşağıda, AO tarafından çıkarılan menkul kıymetler arasında en yaygın ve önemlisi sayabileceğimiz pay senetleri yanında, ilmuhaber ve tahviller hakkında da genel bir bilgi sunmaya çalışacağız.
Pay (Hisse) Senetleri
Tanımı, Niteliği ve Çıkarılması
TTK m. 484 vd. düzenlenmiş olan pay senetleri, kanunda tanımlanmamıştır. Pay senetleri anonim ortaklıkta payı temsil etmek üzere çıkarılan ve kıymetli evrak niteliği taşıyan senetlerdir, şeklinde kısa bir tanım yapılabilir. Senetlerin, şekil itibariyle, TTK m. 487’de gösterilen hususları içermesi gerekir.
Pay senetlerinin kıymetli evrak türleri arasındaki yerine kısaca bakıldığında;
- İçerdiği hak türü açısından yapılan, alacak senetleri/ortaklık senetleri/eşya hukuku senetleri ayrımında, pay sahipliğini temsil ettikleri için, ortaklık senetleri grubundadır.
- Hakkın senetten önce var olup olmaması açısından yapılan, kurucu/ açıklayıcı kıymetli evrak ayrımında açıklayıcı senet grubunda yer alır. Çünkü senet düzenlenmeden önce, kuruluşun veya sermaye artırımının tescili ile pay ve pay sahipliği geçerli olarak doğar (TTK. 486/1,4; karş. SerPK. m.12).
- Temel ilişki ile bağlantısı açısından yapılan, soyut/ illî kıymetli evrak ayrımında pay senetleri, hakkı yaratan temel ilişkiyi gösterdikleri (m. 487) için illî (sebebe bağlı) senetler arasındadır.
- Kıymetli evrak, kamu güvenine dayanıp dayanmama açısından da sınıflandırılır. Pay senetlerinin kamu güvenine dayanmadıkları, yani yazıya göre sorumluluk ilkesinin bu senetlerde geçerli olmadığı kabul edilir.
- Pay senetleri bir alacak hakkını değil, bir ortaklık hakkını açıkladığı ve gerçek anlamda borçluluktan sözedilemeyeceği için buna bağlı bazı sonuçlar vardır:
Birincisi, pay senetleri kamu güvenine dayanmadığı için, hamil, yalnız senet metnine göre değil, esas itibariyle kanun ve anasözleşme hükümlerine ve bunlara uygun olarak alınmış kararlara göre hak sahibi olur.
İkincisi, pay sahipliği haklarının talep edilmesi halinde ortak senedi ibraz eder fakat geri vermez. Çünkü ortaklık, devamlılık arzeden taleplerin kaynağıdır; bu durum, ortaklığın son bulmasına dek sürer. Pay sahibi, ortaklığa her başvurduğunda senedi ibraz eder ama senet kendisinde kalır.
Üçüncüsü, pay sahipliği, zamanaşımına uğramaz. Pay sahipliğinden doğan hakların (muaccel olmuş kâr payı, tasfiye artığı payı alacağı gibi) talep edilmesi için belirli süreler vardır fakat bu haklar hiç kullanılmasa veya zamanaşımına uğrasa dahi pay sahibi sıfatı devam eder.
- Devir şekli açısından yapılan, nama/emre/hamiline yazılı kıymetli evrak sınıflandırmasında, pay senetlerinin yeri özellik göstermekte ve bazı tartışmalar doğurmaktadır.
Kanun hükmü uyarınca, pay senetleri nama veya hamiline olur (m. 484/1). Bedelleri tamamen ödenmemiş olan paylar için hamiline yazılı senetler veya ilmühaberler çıkarılamaz. Bu hükme aykırı senetler hükümsüz olup çıkaranların da sorumluluğuna yol açar (TTK m. 484/2).
Anasözleşmede aksi öngörülmedikçe, çıkarılan pay senetlerinin türü de değiştirilebilir ancak, nama yazılı senetler, bedelleri tamamen ödenmedikçe hamiline dönüştürülemezler (TTK m. 485).
Paya ilişkin ilkeler konusunda açıkladığımız üzere, TTK, hamiline pay senedi bastırılmasını zorunlu kılmış, fakat nama yazılı senetler için, azınlığın talebi şartına bağlı bir zorunluluk öngörmüştür.
Payın senede bağlanması, paya bağlı hak ve borçlarda bir değişiklik yaratmamaktadır. Çünkü haklar ve borçlar senetten değil, kanundan ve anasözleşmeden doğmaktadır. Bu nedenle, nakit/ayın karşılığı pay; itibari değerli/ itibari değerden yoksun pay; oy hakkı veren/vermeyen pay; imtiyazlı pay/adi pay ve bedelli/bedelsiz pay ayrımları konusunda yaptığımız açıklamalar, esas itibariyle pay senetleri açısından da geçerlidir. Bununla birlikte payın senede bağlanması, iki açıdan sonuçlar doğurmaktadır:
Senede bağlanan pay, senedin kıymetli evrak niteliği nedeniyle daha yüksek bir tedavül yeteneği kazanmakta ve devri kolaylaşmaktadır. Bu nedenle, devir şekli açısından pay senetleri türlerini ayrı bir başlıkta ele alacağız.
Pay sahibi, senet sayesinde bazı olanak ve yetkilere kavuşmaktadır. Örneğin, hamiline yazılı pay senetlerinde malikin gizli kalması, inançlı devir kolaylığı ve genel kurul toplantıları için başkasına temsil yetkisi verilmesinde senet zilyetliğini devretmenin yeterli olması gibi.
Devir Şekli Açısından Pay ve Senet Türleri
TTK m. 484 uyarınca devir şekli açısından pay senetleri, nama veya hamiline yazılı olabilir. Senetler için yapılan bu ayrımın senede bağlanmamış paylarda söz konusu olamaması gerekir çünkü senetsiz (çıplak) paylar nama veya hamiline olamaz; olsa olsa kanun veya anasözleşme gereği, nama ve/veya hamiline yazılı senetlere bağlanacak paylardan söz edilebilir.
Payın devir şekli, senet çıkarılmış olup olmamasına göre farklı hükümlere ve sonuçlara bağlıdır.
Senetsiz Paylar
Senetsiz payların devrini ele alırken, payın kaydi sisteme bağlı olup olmadığına göre bir ayrım yapılması ve kaydi sistem hakkında kısa ve genel bir bilgi verilmesi gerekmektedir.
Kaydi Sistemdeki Payların Devri
Yeni gereksinimler ve sermaye piyasasındaki gelişmeler, payların senede bağlanması yerine, hak sahiplerinin bilgisayar ortamında tutulacak kayıtlar yoluyla izlenmesi ve pay devirlerinin de bu kayıtlar yoluyla gerçekleştirilmesi gereğini doğurmuş; birçok ülkede olduğu gibi, bizde de bu konuda yasal düzenleme yapılmıştır.
Anılan mevzuat çerçevesinde kaydi sisteme bağlanmış pay sahipliği haklarının devrinde, alacağın devri hükümleri (TBK m. 183 vd) uygulanacak ve tarafların, yazılı bir devir sözleşmesi yapmaları gerekecektir (TBK m. 184). Daha sonra, merkezi kayıt kuruluşuna yapılacak başvuru ile, devralanın malik olarak kaydı sağlanacaktır.
Kaydi Sisteme Girmeyen Payların Devri: Bu payların devrinde TBK hükümlerine uyulması ve ayrım yapılması gerekir.
- Bedeli tamamen ödenmiş (devredenin sermaye borcu yok) ise, payın devri, alacağın temliki hükümlerine (TBK m. 183 vd.) tabidir. Çünkü bu halde devreden ortak, ortaklık karşısında hak sahibidir. Bu nedenle yazılı bir temlik beyanı geçerlilik şartıdır (TBK m. 184).
- Bedeli hiç veya tamamen ödenmemiş payın devrinde ise, alacağın temliki ve borcun nakli (TBK m. 195 vd.) hükümlerinin birlikte uygulanması gerekir. Borcun naklinde, alacaklının (ortaklığın) rızası gerektiğini (TBK m. 196) bir kere daha anımsamakta yarar vardır. Nitekim TTK m. 501/1 hükmü de aynı sonucu teyit etmektedir. Borcun nakli için geçerlilik şekli öngörülmemiş ise de, alacağın temliki ile birlikte yapıldığı için, yazılı şekle uyulması zorunlu sayılmaktadır.
Kanunda açıkça, senede bağlanmamış (çıplak) payların da pay defterine yazılması düzenlendiği için, devralanın pay defterine kaydı da gerekir (TTK m. 499).
Pay Senetleri
TTK m.484, yalnızca hamiline ve nama yazılı senetlerden sözetmekte ise de aslında nama yazılı senetlerin de nama, bağlı nama ve gerçek nama şeklinde üç değişik türü bulunduğu kabul edilmektedir. Aşağıda, bu ayrım çerçevesinde her bir türün özellik ve farkları ile devir şekilleri üzerinde ana hatlarıyla durulacaktır.
Hamiline Yazılı Pay Senetleri
Hamiline yazılı pay senedi, senedin metni veya şeklinden, hamili kim ise, o kimsenin hak sahibi sayılacağı anlaşılan kıymetli evraktır (TTK m. 658/1). Devir kabiliyeti oldukça yüksektir.
Devir Şekli: Hamiline yazılı pay senedi, yalnızca zilyetliğin geçirilmesi (nakli) ile devredilir. Devrin anonim şirkete bildirilmesi ve bir deftere kaydedilmesi söz konusu değildir (TTK m. 489, 647/1). Şu hâlde devir için;
- Senet zilyetliği nakledilmelidir,
- Zilyetlik devri, mülkiyetin geçişi amacıyla yapılmalı ve çoğunluk görüşünce, tasarrufi işlemin, geçerli bir hukuki sebebi olmalıdır,
- Devreden yetkili olmalıdır. Bununla birlikte, malik olmayan zilyetten iyiniyetle kazanımlar korunur (TMK m.990).
Devrin Sonuçları: Hamiline yazılı pay senedini bu şekilde devralan, gerek ortaklığa, gerek üçüncü kişilere karşı ortak sıfatını kazanır. Ortaklık, karşılığı tamamen ödenmedikçe hamiline yazılı pay senedi, çıkaramayacağı için, bu tür senet sahiplerinin, ortaklığa karşı borçları yoktur; yalnızca hakları vardır (TTK m. 484/2).
Ortaklık haklarının ortaklığa karşı kullanılabilmesi, örneğin genel kurula katılma, oy kullanma, mali haklardan yararlanma vb. için de kural olarak senedin ibraz edilmesi gerekir (TTK m. 645 vd., 415/3.
Nama Yazılı Pay Senetleri
Nama yazılı pay senedi, belli bir kişi adına yazılı olan, ciro ve zilyetliğin nakli ile devredilebilen kıymetli evraktır.
Ciro ile Devrin Anlamı: Nama yazılı pay senetleri, anasözleşmede aksine hüküm olmadıkça devredilebilir. Devir, ciro ve zilyetliğin nakli ile olur (m. 490/2). Ayrıca, devrin ortaklığa karşı hüküm ifade etmesi için, pay defterine kayıt da gerekir (TTK m. 499/4).
Devrin Şekli: Nama yazılı pay senedinin devri için yapılması gerekli işlemler özetle şöyle sıralanabilir:
- Ciro veya temlik yapılması: Devir için öncelikle, senedin temlik amacıyla ciro edilmesi gerekir; ciro tam veya beyaz olabilir. Ayrıca, öğretide çoğunluk, nama yazılı pay senedinin ayrı bir temlik beyanı ile devredilmesine de engel bulunmadığını kabul etmektedir.
- Zilyetliğin nakledilmesi: Senet zilyetliği, mülkiyeti devir amacıyla devralana nakledilmeli ve devreden taraf, devre yetkili olmalıdır.
- Pay defterine kayıt yapılması: Pay devrinin ortaklığa karşı da geçerlilik kazanması için şirketin onayı ve devralanın pay defterine kaydedilmesi gerekir (TTK m. 499/4). Yönetim kurulu, öncelikle devrin kanuna ve anasözleşmeye uygun ve usulünce yapılıp yapılmadığını, ciroların sağlıklı ve düzgün olup olmadığını inceler.
Ayrıca, pay bedellerinin tamamen ödenmiş olup olmadığına da bakar. Senet bedeli tamamen ödenmemiş ve devralanın ödeme yeterliliği şüpheli ise, ortaklık teminat gösterilmesini isteyebilir; gösterilmez ise kayıttan kaçınabilir (m. 491/2). Ancak miras, mirasın paylaşımı, eşler arasındaki mal rejimi hükümleri veya cebrî icra yoluyla başka bir ifadeyle irade dışı gerçekleşen iktisaplar, bu hükmün kapsamı dışındadır (m. 491/1).
Pay defterine kayıt, devrin ortaklığa karşı geçerliliğini sağlamakta ise de geçerli bir devre rağmen, kaydın henüz yapılmamış olması mümkündür. Bu açıdan, defter kayıtları kurucu değil açıklayıcı niteliktedir; defter kayıtları pay sahipliğine karine ise de kayıtların aksi ve gerçek pay sahibi sıfatı, başka yollardan kanıtlanarak buna göre işlem veya düzeltme yapılması sağlanabilir.
Bağlı Nama Yazılı Pay Senetleri
TTK m. 490 hükmüne göre, nama yazılı senetler, anasözleşmede aksine hüküm bulunmadıkça devredilebilirler. TTK m. 499/4’te de devrin ortaklığa karşı ancak pay defterine kayıt ile geçerli olacağı ve ortaklık sıfatının pay defterine göre belirleneceği düzenlenmiştir. Ortaklık devir keyfiyetini anasözleşmede gösterilen nedenlerle pay defterine kaydetmekten kaçınabilir. Ancak bu kaçınmanın herhangi bir gerekçe gösterilmeksizin yapılabilmesi mümkün değildir (TTK m. 493, 495).
Anonim ortaklıklarda kural, payın ve pay senedinin serbestçe devredilebilirliği olduğu hâlde, anılan hükümler, bu serbestinin anasözleşmeye hüküm konulmak suretiyle ortadan kaldırılmasına ve sınırlandırılmasına olanak sağlamıştır. Belirtilen sınırlama ve yasaklamaların temel amacı, ortaklığın özgün yapısını korumak, ortaklık paylarının arzu edilmeyen kişilere geçmesini ve ortaklıkta başkalarının egemen olmasını önlemektir.
Nama yazılı pay senetlerinin devrini sınırlandıran veya onaya bağlayan hükümler “bağlam” oluştururlar; bu tür senetlere de bağlı nama yazılı senet denir. Öte yandan devir için anasözleşmede öngörülen şirket onayı, nama yazılı payların devri yanında, paylar üzerinde intifa hakkı kurulması halinde de geçerlidir; şirket tasfiyeye girmişse devredilebilirliğe ilişkin sınırlamalar düşer (TTK m. 492/2, ve 3).
Bağlam oluşturulması: Bağlam anacak anasözleşmeye hüküm konulmak suretiyle oluşturulabilir; pay senedinin üstüne ya da pay defterine yazılarak bağlam yaratılamaz. Senede bağlanmamış paylar için de bağlam öngörülebilir, buna karşılık hamiline senetlerde bağlam mümkün değildir.
Devir Şekli ve Kaydın Reddedilmesinin Sonuçları: Bağlı nama yazılı pay senetleri, kanunen emre yazılı kıymetli evrak niteliğindedir. Bağlı nama yazılı pay senetlerinin, diğer nama yazılı pay senetlerden farkı, bağlam nedeniyle, ortaklığın pay devrini kabul etmekten kaçınma yetkisinin bulunmasıdır; bağlam yalnızca ortaklıklar hukuku yönünden etki yapar; yoksa, senedin kıymetli evrak niteliğini etkilemez. Şu hâlde, bağlı nama yazılı pay senetlerinin devri de diğer nama yazılı pay senetlerinin devri gibi olur fakat fark, ortaklığın (yöneti kurulunun), bağlam hükmüne dayanarak devri kabul etmeme yetkisini kullanmasında ortaya çıkar.
Taraflar arasında yapılan devrin ortaklığa karşı hüküm ifade edebilmesi için pay defterine kayıt şarttır (m. 499/4) fakat ortaklığın kayıttan kaçınması durumunda payı devralan kişinin hukuki durumunun ne olacağı konusunda; borsaya kote edilmemiş nama yazılı paylar bakımından, TTK m. 494/1’de, devir için gerekli olan onay verilmediği sürece, payların mülkiyetinin ve paylara bağlı tüm hakların devredende kalacağı düzenlenmiştir.
Buna karşılık, bağlamın etkisizleştiği, payların miras, mirasın paylaşımı, eşler arasındaki mal rejimi hükümleri veya cebrî icra gereği iktisap edilmeleri hâllerinde, bunların mülkiyeti ve bunlardan kaynaklanan malvarlığına ilişkin haklar derhal; genel kurula katılma haklarıyla oy hakları ise ancak şirketin onayıyla birlikte devralana geçer (TTK m. 494/2). Ortaklığın devir işlemininin sürüncemede bırakılmaması için ortaklık, onaylamaya ilişkin talebi, aldığı tarihten itibaren en geç üç ay içinde reddetmemişse veya ret kararı haklı bir gerekçeye dayanmıyorsa, onayın verilmiş sayılacağı düzenlenmiştir (TTK m. 494/3).
Ortaklığın devri reddetmesi hâlinde ise, devralanın oy hakkı ve buna bağlı haklarını kullanabilmesi için, redde dair yönetim kurulu kararının hukuka aykırı olduğunun, kesinleşmiş bir mahkeme kararı ile tespit edilmiş olması gerekmektedir; oy hakkı ve buna bağlı hakların kullanılabilmesi ancak mahkeme kararının kesinleşme tarihinden itibaren mümkündür (TTK m. 497/4). Mahkeme kararının kesinleştiği tarihe kadar yapılan genel kurul toplantılarına devralanın katılamamış ve oy kullanamamış olması, söz konusu genel kurul toplantılarında alınan kararların geçerliliğini etkilemeyecektir. Ancak devralan bu süre içinde uğradığı zararları ortaklıktan talep edebilecek olup tazminat davasında, ortaklık kusursuz olduğunu ispat etmekle yükümlüdür (TTK m. 497/4). Ortaklık devralanın, pay sahibi olarak tanınması istemini, istemi aldığı tarihten itibaren yirmi gün içinde reddetmezse devralan, pay sahibi olarak tanınmış sayılır (TTK m.498).
Bağlamın Etkisini Yitirmesi : TTK m. 493/4’te gösterilen dört istisnai hâlde bağlam etkisini kaybeder ve ortaklık, yeni maliki pay defterine kaydetmekten kaçınamaz. Buna göre pay senetleri, miras, mirasın paylaşımı, eşler arasındaki mal rejimi hükümleri veya cebri icra yoluyla iktisap edilmiş ise, teminat istenemeyeceği gibi, kayıttan da kaçınılamaz. İstisnaların gerekçesi, anılan iktisap hâllerinin bağlamdan daha öncelikli olması ve bu hâllerde, bağlamın önlemek istediği tehlikelerin çoğunlukla gerçekleşmemesidir.
TTK m. 493/4’e göre, ortaklık, anılan dört yoldan biriyle payları edinen kişiye, iktisap edilen pay senetlerini, gerçek değeri ile devralmayı önererek kayıttan kaçınabilir. Hükmün ortaklığa tanıdığı bu hak, kanuni önalım hakkı niteliği göstermektedir. Söz konusu hak, ortaklığın kendisine tanınmıştır.
İlmühaber
Anasözleşmede hüküm bulunmak kaydıyla, ilerde çıkarılacak pay senetleri ile değiştirilmek üzere, pay senetlerinin yerine geçici olarak çıkarılan (TTK m. 486/2) ve kıymetli evrak niteliğinde olan senetlerdir.
TTK m. 486/2’de, ilmühaberlere kıyas yoluyla nama yazılı pay senetlerine ilişkin hükümlerin uygulanacağı düzenlenmiştir.
Tahviller ve Diğer Menkul Kıymetler
TTK m. 504-506 hükümleri, “Boçlanma Senetleriyle Alma ve Değiştirme Hakkını İçeren Menkul Kıymetler” üst başlığı altında düzenlenmiştir.
TTK m. 504/1’e göre, her çeşidi ile tahviller, finansman bonoları, varlığa dayalı senetler, iskonto esası üzerine düzenlenenler de dahil diğer borçlanma senetleri, alma ve değiştirme hakkı veren senetler ile her çeşit menkul kıymetler, kural olarak ancak genel kurul kararı ile çıkarılabilir; aksi kanunlarda öngörülmüş olabilir. TTK m. 505 uyarınca, aksi kanunlarda öngörülmedikçe, genel kurul herhangi bir menkul kıymeti çıkarma yetkisini, en çok on beş ay için yönetim kuruluna bırakabilir.
Senetlerin genel kurul kararı ile çıkarılmasında, kanunlarda aksine düzenleme yoksa TTK m. 421’in 3 ve 4’üncü fıkralarındaki nisaplar uygulanır; anasözleşme farklı bir nisap öngörebilir.
Çıkarma üsulü, Senet Türleri ve Ödeme
Genel kurul kararı, çıkarılacak menkul kıymetler ile ilgili ayrıntı ve şartları içermeli ve yöneti kurulu tarafından uygulanmalıdır. Menkul kıymetler, itibari değerli olarak ve hamiline ya da emre yazılı olabilecektir. İtibari değeri genel kurul, şayet yetki verilmişse yönetim kurulu belirler. Borçlanma senetlerinin bedelleri nakit olmalı ve karşılıkları teslim anında (peşin) ödenmelidir (m. 504/1).
Borçlanma Senetleri Çıkarılmasında Sınır
TTK m. 506’ya göre, borçlanma senetlerinin toplam tutarı, sermaye ile bilançoda yer alan yedek akçelerin toplamını aşamaz; toplama, kanunların bilançoya konulmasına izin verdiği yeniden değerleme fonları da katılır.
Tahvil ve Pay Senedinden Farkları
Tahvil, anonim şirketlerin ödünç para bulmak için çıkardıkları borç senetleridir (m. 504/1). Özel bir finansman aracı olup ödünç sözleşmesine dayanır. Normal ödünçlerden farkı, taraflarında ve senedin kıymetli evrak olmasında görülür. Alacak hakkı tahvilin satılmasından sonra doğar; hak, anapara ve faizden oluşur. Ortaklık zarar dahi etse, tahvil sahipleri, anapara ve faizlerini talep edebilirler. Bu açıdan tahvillerde, anapara ve faiz miktarı ile ödeme şartlarının, varsa itfa plânlarının yazılması gerekir. Tahvil ile pay senedi arasındaki başlıca farklar şunlardır:
- Pay senedi ortaklık hakkını, tahvil ise alacak hakkını içerdiğinden, ortak kâr payına, tahvil sahibi ise faize hak kazanır. Ayrıca faiz oranı sabit, oysa kâr oranı değişkendir.
- Fakat kâr dağıtımı genel kurul kararına bağlı iken, tahvil sahibinin faiz hakkı mutlaktır ve bu hak üzerinde genel kurulca tek yanlı tasarruflarda bulunulamaz.
- Tahvillerin itfası (söndürülmesi) zorunludur; çünkü alacak hakkı içerir ve alacağın vadesinde ödenmesi gerekir. Pay senedinin itfası ise, ancak zorunlu ve sınırlı hallerde (sermaye azaltımı ve birleşme gibi) gündeme gelir.
- Pay senetleri açısından özel devir yasakları ve sınırlamaları söz konusudur (TTK m. 379 vd., 491-498 gibi). Oysa tahvillerin devrinde TTK, bu tür müdahaleler öngörmemiştir.
Tahvil türleri
Tahvillerin, primli, ikramiyeli, kâra iştirakli, güvenceli, değişken faizli, endeksli veya pay senediyle değiştirilebilir olmak üzere çeşitli türleri vardır.
Bunlar arasında, pay senedi ile değiştirilebilir tahvillere, özelliği ve önemi nedeniyle ayrıca değinmekte yarar vardır.
Pay Senediyle Değiştirilebilir Tahviller
Pay senediyle değiştirilebilir tahviller; sahiplerine, pay senetleriyle değiştirebilme veya doğrudan yeni paylar (veya pay senetleri) alma hakkı veren, kıymetli evrak niteliğine sahip borç senetleri olarak tanımlanabilir.
Bu senetler, tahvillerin özel bir türü olup, yatırımcı (pay senediyle değiştirilebilir tahvil sahibi) ile onları çıkararak karşılığında sermaye sağlayan ortaklık arasında bir borç ilişkisi yaratmaktadır. Sahibine; değiştirme hakkı kullanılıncaya kadar, bir tahvil olarak sağladığı yararlar yanında, pay senetlerinin iktisabına yönelik bir beklenen hak da sağlamaktadır. Hak sahibi, ortaklığın kazanç durumunu gözeterek, dilerse değiştirme hakkını kullanmakta, aksi halde ödenmesi ortaklığın kazanç sağlamasına bağlı olmayan ve oranı belirli olan faiz ile yetinmektedir.
Tahvil sahibi, değiştirme hakkını kullandığı anda alacaklı sıfatını yitirip, pay sahibi olmaktadır. Bu durumda da, tahvil sahibi satın alma hakkını kullandığında, alacaklı sıfatına bir de pay sahipliği eklenmektedir.
Değiştirilebilir tahviller, sahiplerine sağladıkları avantajlar nedeniyle çok çekicidir; yatırımcı, faiz geliri yanında, ortaklığın gelişmesine ve sermaye piyasasındaki dalgalanmalara bağlı olarak, dilediği takdirde değiştirme hakkını kullanabilecektir. Böylece, pay senetlerindeki değer düşmesi rizikosundan etkilenmemekte, fakat dilerse pay sahibi olabilmekte ve avantajlarından yararlanabilmektedir. Ortaklık yönünden bu tahvillerin yararı ise, düşük faiz ile sermaye ihtiyacını karşılayabilmesine olanak sağlamasıdır.