Anonim Şirketin Tanımı ve Unsurları

TTK m.329daki iki fıkrayı birleştirmek suretiyle anonim şirket, sermayesi belirli ve paylara bölünmüş, borçlarından dolayı sorumluluğu malvarlığı ile ortaklarının sorumluluğu ise taahhüt etmiş oldukları sermaye miktarı ile sınırlı ve yalnızca şirkete karşı olan ortaklık şeklinde tanımlanabilir. Bu tanımda yeralan unsurlar, sermaye, şirketin malvarlığı ile sorumluluğu ve ortakların sınırlı ve şirkete karşı sorumluluğu şeklinde belirlenebilir.

Sermaye Unsuru ve Özellikleri

Eski TK m.269 vd.’daki “esas sermaye” kavramı yerine, TTK m.329 vd.’da, “sermaye” denilmiş olması bilinçli ve isabetlidir. Çünkü yeni kanun, önceden sadece halka açık anonim şirketlere tanınmış bir olanak olan kayıtlı sermaye sisteminden yararlanmaya, halka kapalı anonim şirketler için de izin vermiştir (m. 332, 460 vd.). Her iki sistemi kapsayan ortak bir kavram olarak da “sermaye” denilmiştir. İki ayrı sermaye sistemine kısaca değinecek olursak;

  1. Kayıtlı sermaye sistemi, anasözleşmede gösterilen alt ve üst limitler arasında, yönetim kurulu kararı ile ve anasözleşme değişikliği usulüne uyulmaksızın sermaye artırımına izin veren bir sistemdir (TTK. 460 vd.). Alt limit, başlangıç sermayesi; üst limit, kayıtlı sermaye ve bu ikisi arasında, fiilen ulaşılan, yani karşılığında pay oluşturulmuş olan rakama da çıkarılmış sermaye denilmektedir (TTK. 332/1-2; SerPK. 3/b,d,l). Bu sistemi benimseyen AŞ’lerde, sermaye artırımı için anasözleşme değişikliği usulüne uymak gerekmemekte; şirketin ihtiyaçları ve piyasa şartları doğrultusunda, yönetim kurulu kararları ile kolayca sermaye artırımı yapılabilmektedir.
  1. Esas sermaye sisteminde ise, kuruluş sırasında şirketin anasözleşmesinde gösterilerek ticaret siciline tescil edilen ve daha sonra değiştirilebilmesi (artırılması veya azaltılması), anasözleşme değişikliği gerektiren (TTK m.456 vd.) bir tek rakam vardır; o da esas sermayedir. Bu rakam, anasözleşme değişikliği yapılmadıkça artmayacağı ve azalmayacağı için, sisteme, “sabit sermaye sistemi” de denilmektedir.

Şu halde, TTK m.329’daki sermaye, sabit sermaye sisteminde “esas sermaye”, kayıtlı sermaye sisteminde ise “çıkarılmış sermaye”yi ifade etmektedir. Tanımdan anlaşılmamakla birlikte, değişik hükümlerden hareketle, sermaye rakamının dört özelliği bulunduğu söylenebilir.

Nakit ile İfade Edilmesi

Şirketin unsurlarından sermayeyi incelerken, TTK m. 127’den hareketle, ekonomik değer taşıyan her şeyin kural olarak sermaye konulabileceğini belirtmiştik. Şu halde anonim şirkete para, mal, hak, alacak gibi değerler sermaye konulabilmekte; fakat getirilen sermaye payının mutlaka (Türk Lirası) olarak ifade edilmesi gerekmektedir. Ayın sermaye getirilmesi durumunda değer biçme açısından kanunda özel hükümler mevcuttur (TTK m.339/2,e, 342-343, 551).

TTK’de esas sermayenin en az elli bin Türk Lirası, kayıtlı sermaye sistemini kabul etmiş anonim ortaklıklarda ise başlangıç sermayesinin en az yüz bin Türk Lirası olması öngörülmüştür. Ayrıca kanun koyucu Cumhurbaşkanlığına bu belirlenen asgari tutar(lar)ı artırabilme konusunda yetki tanımış, böylece kanun değişikliğine gerek kalmadan bu asgari tutarların değişebilmesinin yolunu açmıştır (TTK m.332/1).

TTK m.330’da, özel kanunlara bağlı anonim ortaklıklara, özel hükümler dışında bu Kanunun anonim ortaklıklara ilişkin hükümlerinin uygulanacağı belirtildiğinden, asgari sermaye tutarı bakımından özel kanunlardaki istisnalar saklıdır (istisnalara örnek olarak bankalar, sigorta şirketleri, finansal kiralama şirketleri, uluslararası fuarcılık, umumi mağazacılık vb. mevzuatındaki özel hükümler gösterilebilir).

Tamamen Taahhüt Edilmiş Olması

Esas veya çıkarılmış sermayenin, ortaklığın kuruluşu sırasında, sermaye artırımı söz konusu ise artırım sırasında tamamen taahhüt edilmiş ve nakit sermayenin, ödenmesi öngörülmüş olan kısmının da ödenmiş olması gerekir (TTK m.332, 344).

Önceden Belirlenmiş ve Sabit Olması

Esas veya çıkarılmış sermaye, ortaklığın kuruluşu sırasında belirlenen ve anasözleşmede gösterilen sabit bir rakamdır. Sabit olması, sermayenin ileride hiç değiştirilemeyeceği anlamına gelmez; fakat değiştirilebilmesi için, esas sermaye sisteminde anasözleşmenin değiştirilmesi gerekir.

Buna karşılık kayıtlı sermaye sisteminde yönetim kurulu, çıkarılmış sermayeyi, kayıtlı sermaye rakamına kadar artırabilir ve bunun için TTK m.456 vd.’daki artırım usulüne uyması gerekmez. Fakat anasözleşmede yazılı kayıtlı sermaye rakamının yükseltilmesi veya indirilmesi için, anasözleşme değişikliği (özellikle genel kurulun kararı) gerekmektedir.

Paylara Bölünmüş Olması

Pay (hisse) kavramının, esas/çıkarılmış sermayenin bir parçası/ pay senedi/ ortaklık statüsü olmak üzere üç anlama geldiği belirtilmektedir.

  1. İlk anlama göre, esas/çıkarılmış sermayenin pay sayısına bölünmesi ile her bir payın itibari (nominal) değeri ortaya çıkmaktadır. Her payın itibari değeri anasözleşmede gösterilmelidir (TTK m.339/2,c). İtibari değer, şirketin kuruluş sırasında kural olarak gerçek değere (piyasa fiyatına) eşittir. Şirketin malvarlığı artarsa gerçek değer de artar, azalırsa gerçek değer de azalır.

Kanunda payların itibari değerlerinin en az bir kuruş olduğu ve bu itibari değerin birer kuruş ve katları olarak yükseltilebileceği kabul edilmiş; bu değerin, Cumhurbaşkanıncayüz katınakadar artırılabileceğidüzenlenmiştir (TTK m.476). Örneğin: Bir anonim şirketin anasözleşmesine göre, esas/ çıkarılmış sermayesi 100.000 Türk Lirası olup nominal değerleri eşit ve her birinin değeri 100 Türk Lirası olan paylara bölünmüş ise, 1000 adet payı vardır. Yani pay sayılarının nominal değerleri ile çarpılması, sermaye rakamını verecektir. Payların eşit itibari değerde olması da zorunlu değildir.

  1. İkinci anlamda pay, payın bağlandığı kıymetli evrakı (pay senedini) ifade etmektedir. TTK m.584 vd. hükümleri, pay senetlerinin türleri, tür değiştirmesi, bastırılması, şekli ve özellikle devrini, ayrıntılı olarak düzenlemiştir.
  2. Üçüncü anlamda, her bir pay, bir ortaklık statüsünü temsil etmekte; yani paya sahip olan kişi, o pay nedeniyle bazı hak ve yükümlerin de sahibi olmaktadır. Şahıs şirketlerinden farklı olarak, ortaklık statüsü kişilere değil paylara bağlıdır.

Malvarlığı ile Sorumluluk

Her kişi gibi anonim şirket de alacaklılarına karşı malvarlığı ile sorumludur. Malvarlığı, şirketin tüzel kişi sıfatıyla belirli bir anda sahip olduğu mevcut hak, alacak, borç ve yedekleri anlatır. Bu kavram, esas/çıkarılmış sermayeden farklı olarak sabit değil, değer ve içerik yönlerinden ortaklığın faaliyetleriyle bağlantılı olarak değişiklikler gösteren bir kavramdır.

Ortakların sorumluluğu sınırlı olduğu için, şirket alacaklılarının tek güvencesini de ortaklık malvarlığı oluşturur. Bu nedenle kanun koyucu, malvarlığı değerinin esas/çıkarılmış sermaye rakamı altına düşmemesi, ortakların sermaye taahhütlerinin şirkete gerçek değeri ile getirilebilmesi ve sermayenin iade edilmemesi için çeşitli önlemlere yer vermiştir:

Nominal değerden aşağı bir bedelle pay oluşturulamaması (m. 347); aynî sermayeye bilirkişilerce değer biçilmesi (m. 343); ancak bilançoda gözüken kazançtan veya bunun için ayrılmış yedeklerden kâr dağıtılabilmesi (m. 523 vd.); malvarlığı değerinin azalması hâlinde duruma göre alınması gereken tedbirler öngörülmüş olması (m. 376-377); şirketin kendi paylarını iktisap ve rehin olarak kabul etmesinin sınırlanması ve belirli şartlara bağlanması (m. 379 vd.) gibi.

Ortakların Sınırlı Sorumluluğu

Ortaklar şirkete getirmeyi taahhüt ettikleri sermaye miktarı ile sınırlı olarak sorumludurlar. Bir ortak, ortaklığa karşı tek (aslî) borcu olan sermaye taahhüdünü ifa etmişse, sınırlı sorumluluğu da sona ermiş olur; tüm ortaklar oy birliği ile karar almadıkça, ortaklar yeni bir sermaye taahhüdü altına sokulamazlar. TTK m.421/2,a’da, bilanço zararlarının kapatılması için yükümlülük ve ikincil yükümlülük koyan kararların alınabilmesi için oy birliğinin şart olduğu hükme bağlanmıştır.

TTK m.329/2’de, ortakların sınırlı sorumluluğunun ortaklığa karşı olduğu açıkça belirtilmiştir. Bu durumda, şirketten alacağını tahsil edemeyen bir şirket alacaklısı, sermaye borcunu henüz ifa etmemiş ortağa değil, şirket tüzel kişiliğine başvurabilecek, ortağın sermaye koyma borcunun ifasını ise ancak şirketin yönetim kurulu (TTK m.481), şayet şirket iflâs halinde ise iflâs idaresi veya tasfiye hâlinde tasfiye memurları isteyebilecektir (TTK m.542/1,a).

Leave a comment

error: Content is protected !!