Anonim Şirket Genel Kurul Kararlarının Hükümsüzlüğü Nasıl Olur?

Genel kurul kararlarının varlık ve geçerlilik kazanabilmesi için gerekli şartlar, ka­nunun çeşitli hükümleri ile saptanmıştır. Bir karar, oluşması ve içeriği açısından bu hükümlere ve bunlar çerçevesinde düzenlenmiş anasözleşme hükümlerine ay­kırılık taşıdığı takdirde hukuken sakatlanır. Hukuki sakatlık, ihlal edilen hukuk kuralının niteliğine göre dört şekilde ortaya çıkar: Yokluk, butlan, iptal edilebilir­lik (iptal davası) ve askıda hükümsüzlük.

TTK, bunlardan iptal davasını ve butlanı açıkça düzenlemiş; askıda hüküm­süzlükten açıkça söz etmemekle birlikte, bu yaptırıma yolaçacağı kabul edilen hallere de yer vermiştir. Bununla birlikte, yokluk yaptırımına ilişkin genel hü­kümlerin, TTK m.1, TMK m. 5,TBK m.26-27 ve 646 hükümleri yoluyla genel kurul kararlarına da uygulanacağı tartışmasızdır.

Yokluk

Bir hukuki işlemin doğabilmesi için öngörülen kurucu/şekli nitelikteki emredici hükümlere aykırılık, işlemin unsurlarında eksikliğe yol açar ve işlemi “yokluk” ile zedeler. Yok sayılan işlem, şeklen dahi meydana gelmemiştir. Yokluk, çıkarı olan herkes tarafından her zaman öne sürülebilir ve tespit ettirilebilir; hâkim tarafın­dan da resen dikkate alınır. Tespit hükmü açıklayıcı niteliktedir.

Emredici hükümlere göre, genel kurul kararlarının oluşabilmesi için iki kurucu unsur gereklidir: Birincisi genel kurul toplantısı yapılması, ikincisi toplantıda karar alınmasıdır. Bunların birisindeki eksiklik durumunda, işlem (karar) hiç doğmamış sayılır; yani baştan itibaren yoktur. Dolayısıyla bir toplantı yapılmadığı veya karar alınmadığı halde alınmış gibi gösterilir ise, karar yokluk yaptırımına tabi olur.

Örneğin, çağrı, yetkili kişi veya organlarca yapılmamış ise veya TTK m.416’daki istisna dışında, çağrı yapılmaksızın toplantı yapılmış ve karar alınmış ise ya da oylama yapılmaksızın karar alınmış ise yokluk yaptırımı uygulanır; genel kurul toplantısı yapılmaksızın veya toplantı dışında kullanılan oylar ile alınan bir karar yoktur; katılması gereken toplantıda Bakanlık temsilcisinin hazır bulunmadığı veya terk ettiği toplantıda alınan bir karar yine yoktur; TTK m.416’ya göre bir pay sahibi veya temsilcisi hazır bulunmaz ya da toplantıya itiraz ederse çağrısız toplantı yapılamaz, yapılırsa yok sayılır.

Öğretide çoğunluk ve Yargıtay, toplantı ve karar yetersayılarına uyulmaksızın alınan kararların da yoklukla sakatlanacağı görüşündedirler.

Butlan

TTK m.447’de bazı butlan nedenleri düzenlenmiş olmakla birlikte, bu nedenlerin sınırlı sayıda olmadığı, hem sayılan örneklerin başındaki “özellikle” sözcüğünden hem hükmün gerekçesinden açıkça anlaşılmaktadır. Şu hâlde, m. 447/1’de sayı­lan üç bent dışında, kanunun diğer bazı hükümlerinden veya genel hükümlerden (TBK m.26-27) kaynaklanan butlan nedenleri olabilir.

Kanunda Sayılan Butlan Nedenleri

TTK m.447’de sayılan üç bent ile diğer bazı maddelerde öngörülen nedenler şun­lardır:

Pay sahibinin, genel kurula katılma, asgari oy, dava ve kanundan kaynak­lanan vazgeçilemez nitelikteki haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran kararlar: Sınırlanması veya tamamen kaldırılması, pay sahibinin rızası ile dahi mümkün olmayan, sadece pay sahibinin yararları için değil, aynı zamanda ano­nim şirketin temel yapısı gereği, kanunen tanınan ve korunan haklar, vazgeçilmez olarak nitelenmiştir. Genel kurula katılma, kendisini genel kurulda temsil ettire­bilme, asgari oy, kanunda tanınan dava hakları gibi.

Pay sahiplerinin genel kurula katılma haklarını ortadan kaldıran veya sınırla­yan ya da sermaye borcunun tamamen ifa edilmiş olması, ikincil yükümlülükle­rin ifa edilmiş olması, şirkete borç veya şirket borçlarına kefalet verilmiş bulunul­ması gibi ek şartlara bağlayan kararlar, asgari oy hakkını ortadan kaldıran veya sınırlandıran kararlar batıldır.

Ayrıca, yukarda sayılan haklar dışında da, kanunun tanıdığı vazgeçilemez ni­telikte haklar olduğu belirtilmektedir: Eşit işleme tabi tutulma hakkı (m. 357), kârdan yoksun bırakılmama hakkı gibi. Bu hakları kaldıran veya sınırlayan karar­lar da batıl sayılacaktır. Örneğin, ana sözleşmede imtiyaz hükmü mevcut değil­ken, aynı konumdaki ortaklara farklı kâr payı ödenmesini öngören veya ödenme zamanı konusunda ayrıcalık yaratan ya da sermaye artırımında yeni paylardan alma konusunda bir kısım ortaklara haksız kısıtlama getiren genel kurul kararları eşitlik ilkesine aykırıdır.

Pay sahibinin bilgi alma, inceleme ve denetleme haklarını, kanunen izin verilen ölçü dışında sınırlandıran kararlar: Bilgi alma ve inceleme hakkına dair m. 437’de, hakkın kapsamı ve kullanılma esasları gösterilmiş, maddenin son fıkrasında da, bu hakkın anasözleşme ve şirket organlarından birinin kararı ile kaldırılamayacağı ve sınırlanamayacağı belirtilmiştir. Bu hakkın daha önce kullanılması şartına bağlı olarak da, her pay sahibine, özel denetim isteme hak­kı tanınmıştır (m. 438 vd.). Kanunda düzenlenen bu haklar da kanuni sınırlar dışında sınırlanamaz; kullanılmaları şarta bağlanamaz ve zorlaştırılamaz. Aksi takdirde ilgili genel kurul kararı batıl olur.

Anonim şirketin temel yapısını bozan veya sermayenin korunması hüküm­lerine aykırı olan kararlar: Anonim şirketin temel yapısı, anonimlik, sermayenin paylara bölünmüşlüğü, her bir payın bir pay sahipliği konumu oluşturması, or­takların sınırlı ve sadece şirkete karşı sorumluluğu, pay devri serbestliği, bağımsız denetime bağlı olma, organlar arası işlevler ayrılığı ve organların devredilemez yetkileri bulunması ve yönetimin hesap verebilirliği gibi ilkelere dayanmaktadır. Bu ilkelere aykırılık oluşturan genel kurul kararları da batıl sayılacaktır.

Sermayenin korunması amacına yönelik hükümlere aykırı kararlar: Örneğin, itibari değersiz veya asgari itibari değerin altında pay oluşturulmasına (m. 476), şirketin kendi paylarını izin verilen ölçü dışında edinmesine (m. 379 vd.), finansal tabloların ve faaliyet raporlarının incelemeden (m. 437) kaldırılma­sına, pay sahiplerinin (m. 358) ve yöneticilerin (m. 395/2) şirkete borçlanabilme­sine, karşılığı ödenmeksizin de hamiline senet çıkarılabilmesine (m. 484/2), ser­maye için faiz ödenmesine (m. 509-510), yedek akçelerin (m. 519 vd.) çözülerek tamamen pay sahiplerine dağıtılmasına ilişkin kararlar gibi kararlar da batıldır.

Genel Hükümlere Dayanan Butlan Nedenleri

Bir hukuki işlem, kurucu/şekli nitelikteki hükümlere aykırılık taşımadığından varlık kazanmış olabilir fakat işlem, öze (konusuna) ilişkin emredici hükümlere (TBK m.26-27) aykırı ise örneğin, karar, konusu itibarıyla diğer kanunlardaki mut­lak emredici hükümlere, ahlaka, adaba, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı ya da imkansız ise o karar batıldır. Yokluktaki gibi, butlanda da kesin geçersizlik söz konusudur; hakim bunu resen göz önünde bulundurur ve herkes bu geçersizliği bir süreye bağlı olmaksızın ileri sürebilir ve tespit ettirebilir. Fakat davacının diler­se tespit yerine iptal davası açabileceği de kabul edilmektedir. Butlanı öne sürmek bakımından azami bir süre konulmasına gerek olup olmadığı tartışmaya açıktır; fakat herhâlde, aradan uzun bir süre geçtikten sonra butlan iddiasında bulunmak, somut olayın özelliklerine gore TMK m.2’ye aykırı sayılarak dava reddedilebilir.

Askıda Hükümsüzlük

Yokluk ve butlan yaptırımına yol açacak bir aykırılık bulunmamasına rağmen, bazen bir işlemin hukuki geçerlilik kazanabilmesi için ek birtakım şartların ger­çekleşmesine de ihtiyaç varsa askıda hükümsüzlük gündeme gelir. Ek şart gerçek­leşir ise işlem tamamen geçerli, gerçekleşmez ise tamamen geçersiz olur; bu arada geçecek süreçte ise işlem askıda hükümsüzdür. Hükümsüzlük her zaman bir tespit veya itiraz konusu yapılabilir ve hâkim tarafından resen dikkate alınır.

Örneğin, TTK m.454’de öngörülen hâllerde, genel kurulun anasözleşme deği­şikliği için aldığı karar, imtiyazlı pay sahiplerinin haklarına zarar verici nitelikte ise, kararın uygulanabilmesi, imtiyazlı pay sahiplerinin onay kararına ihtiyaç gös­terir. TTK m.455’deki tescil işlemi de böyledir.

Leave a comment

error: Content is protected !!